Wednesday, April 3, 2013

MASADA Kİ SON NOT Yazan-çeviren Francesca Nina O’Keefe

Hayat U-dönüşleriyle dolu, ”ben”bana öyle bakma! ” Ben” Benden korkma! Ellerim tertemiz, başım dimdik sana doğru bakıyorum. Zaman zaman omuzlarım düşmüş yere yığılmışsam zayıf bedenimle bil ki ben de insanım ! O yüzden ”Ben” Beni bırakma! ”Ben” Benimle kal!!”Ben” ben seni birgün bile oflamadan sırtımda taşıdım bu güne kadar. Susturulmuştum! Ama o ana tekrar döneceğiz bir gün. Evet” ben” sadece” Ben” bir hayat taşıyorum. Ben bir can taşıyorum. Bir kalp taşıyorum. Şüphesiz zaman geçiyor. Pek çok kez sevdim. Ben pek çok kez başarısız oldum. Ben pek çok kez düştüm. Dizlerim param parça. Birtek ben, tekrar tekrar ayağa kalktım. Ben, bir çok kez ruh kasaplarıyla tanıştım. Hepsi içimde büyüyen hayat ağacımı (can ağacımı) kesmeye çalıştı. Ben hayatla başettim. Ben yalnızlıkla başettim. Ben yalan ve hileyle, ihanetle başettim. . Yıllar geçtikçe anladım ki Adamın kalbi odundan, Kadının kalbi camdan yapılmış. Ve cam kırılınca, cam kırıklarını birleştiremiyorsun. Kadının mucizelere ihtiyacı daha fazla. Kadın ağlarsa kalpden haykırarak ağlıyor. Gözyaşlarını çığlıklarla döküyor. Dünyanın heryerinde kadın aynı. Kadın hayalleriyle kağıttan gemiler yapıp bilinmez denizlere bırakıveriyor hayallerini. Şükür Tanrıma AĞLAYABİLİYORUM…! Şükür Tanrıma nefes alabiliyorum. Şükür Tanrıma bu gel gitlere ayakda karşı koyabiliyorum. . Gerçek renk henüz gösterilmedi.. Kalplerinizi hazırlayın size fark ettirmeden, hissettirmeden kalplerinizde yerimi edineceğim. Tepemde yağmur ıslanmışım kusuruma bakmayın. Fazla umuda kapılmayın ben sadece annemin mucizesiyim. Sadece o tek kızını korumaya çalışıyor. Onun gölgesi bile ruhumu ısıtıyor. O ne zaman ağlasa sinirleniyorum . Annem ağlayınca soruyorum, neden diyorum? Annem hep çok mutluyum ondan ağlıyorum diyor. Mutluluk işte böyle göreceli bir kavram. Senden sonra veya daha önceden hiç bir şey geriye kalmadı. Zaman zaman aklıma geliyorsun. Zaman zaman durup dururken fark etmeden gözlerimden bir gözyaşı süzülmüş.. Zaman zaman kendimle savaşıyorum. Zaman zaman gidiyorum geliyorum. Bir kalp aşkla ama sevdiği yanında olmadan daha ne kadar uzun zaman atabilir ki? Hayat U dönüşleriyle doludur. Sen beni bu okyanuslara terk ettin. Sen beni ”geride” bıraktın. Eğer Ben çığlık atarsam, haykırarak bağırırsam, eğer ben hıçkırarak ağlarsam; bilki çok mutluyum ondandır hepsi bu! Gözyaşları bütün gerçekleri gizleyebilir. Kendimi odama kilitledim. Aşkımızı senin mezarına gömdüm. Sen gittikden sonra Aşkdan vazgeçtim….Köpeğimin alnında büyük bir kalp şeklinde leke var. O benim yanımda uzanıyor. Bütün hayallerini, hayal kırıklıklarını, anılarını, umutlarını bir bavula tep işte. Çünkü bu dünyadan giderken yanında yolun sonuna bir tek o bavulu götürüceksin. Senden önce, herşey boştu, senden sonra da aynı işte herşey boş ama çok boş. Tıpkı masanın üstünde ki son notta yazdığı gibi…….!

Monday, March 18, 2013

UNUTMA HER GÜN YENİ BİR GÜN! Yazan Francesca N O'Keefe

Unutma hergün yeni bir gün! Dünü düzeltmeye üstünden tekrar adımlarla geçmeye gerek yok. Biliyorum aşk yuvasına gitmeden herşey güzeldi. İnce çoraplar giyildi. Uzun ince tapuklarla yollarda yüründü. Yemekler yenildi. Adaya gidildi. Faytonlara binildi. Ağaçların arasından gece sevişildi. Uyundu. Sabah Martıların sesleri uykuda insanlar konuşuluyor sanıldı. Ayaklar üşüdü. Bacakların arasında ısıtıldı. Sarmaş dolaş olundu. Bir o döndü ben sarıldım bir ben döndüm o sarıldı... Bir yatakda yuvarlanıp gidildi. Ama soğuktu hemde çok soğuk. Horlanmadı. Sabah iki ağızda temiz koktu. Eşofmanlar giyildi. Kadın sarılmak öpmek istedi. Adam üf nefes alamıyorum oldu. Dur dedi kendi kendine bu benim repliğimdi aslında. Adam kadının repliklerini yavaş yavaş çalmaya başlamıştı çoktan. Yürümeye yola çıkılmıştı ama yağmur bastırdı. Yağmurun kokusu toprağa işlemişti. Faytona binildi. Kadın gizlice elini tutmak istedi. Adam korktu. Adam kendinden aşkdan korktu. Hafifçe kızın elinden elini çekti. Kısa fayton yolculuğundan sonra adam restorantın şöminesini yaktırdı. Aslında dün içtikleri bedava çayın faturasını ödemeye diye gelmişlerdi havasına yattı. Poçanga böreği balla da yenirdi. Kız bunuda ona öğretti. Sabah kahvaltısını yediler. Adam zaten hiç konuşmuyor zavallı kızı durmadan tersliyordu. Huysuzdu adam. Kızın herşeyini kritik ediyordu. Oturmasından konuşmasına. Kalkmasından yürüyüşüne. Tabii adam bulmuştu saf sarışın genç kızı onu parmağında kukla gibi oynatmakdan zevk alıyordu. Adam kızın hayalleri isteklerini dinliyor devamlı bana ne senin hayallerinden aradığın adam ben değilim diyordu. Adam kıza bakıyor 1 gülümsüyor bin pişman oluyordu. Aşık olmak istemiyordu. Hep proglamlar yapıyordu. Olmadık yere kendini Tenis kortlarına atıyor. Olmadık sayıları kaçırıyordu. Elindeki raketi bir sağa bir sola savuruyor topu kızın yerine koyuyor bütün intikamını topdan bazen de toptan bazende kızdan alıyor olabilirdi. Kız acaba pardon top acaba ne kadar hızlı atışları kaldırabilicekti? Madem adam kızı sevmiyordu neden o muhteşem vaktini kızla harcıyordu. Kız kendi kendine O severse sever! Sevmesede seviyordur farkinda degildir! diyordu. Adam kıza sordu benden ne istiyorsun? Kız cevap verdi; Bana yazın şemsiye kışın battaniye ol yeter. Adam yine ''o ben değilim'' dedi. Kız kendi kendine; Bekliceksin ama beklentiye girmeyeceksin dedi! Bu rüzgarlar kasırgalar yürek savaşlari geçici. Prangalara vurulan zihniyetlerin arasinda kalbinde yeseren bir ciçek var. Sen ölsende büyümeye devam edecek. Ah sevmenin huzurunu yaşarken sevilmenin mutluluğunu kesintisiz yasayan bir kalp var! Atiyor Atiyor durduramazssin atmaya sana inat devam edecek. Neden uğraşıyordu ki kız umutsuz vakka kalpsiz yürekleri attırmakla. Aslında yalnız kadının dramı diye birşey yoktu. Yalnız kadın olmanın zevki vardı. Yalnız bir bara gidip her gün yeni birileriyle tanışıp yeni hikayeler yazmanın çoşkusunu kim elimden alabilirdi. Durdum. Başlamama az kalmıştı...Barda ki kadın tanımadığım kadın yazılarımı okuyan kadın vardı. Nasılsa adam yazıları ne okumaya cürret ediyor ne de beğeniyordu. Bununda bir hafifliği olabilirdi. Tabii dünya açlarla doluyken çok sosyete restorant da önüne gelen bir tabak yemeği beğenmeyen de olabilirdi. Kıza adam vapur iskelesine gitmesini söyledi. Kız gitti bekledi bekledi. Adam telefon açıp bağırmaya başladı kız telaşlandı onu kızdırmamak için elinden geleni yapıyordu. Eli ayağına karıştı. Kendini maymun gibi hissetti. Adam kızı maymunu yapmaya niyetliydi. Kız koşarken suya yağaı battı. Adam başladı yine nasıl böyle bir yanlışı yaparsın. Senin yüzünden tekneyi kaçırıyorduk. Ne olacaktı tekneyi kaçırsaydık. Tenise geç kalınacaktı. Ne olacaktı tekneyi kaçırdık diye nefret edilicekti. Af edilmeyecekti kız. Böyle hayat devam edermiydi. Evet evet di sonunda kızın aradığı adam o değildi. Evet onun aradığı adam teknenin kaçmasına gülüp aşk yuvasına dönüp şömineyi yakıp ona battaniye olabilmeliydi. Çok pardon dedi kız benim hatam. Ups pardon vallah pardon. Haklısın. Sende haklısın. Tenis bu kaçarmı. Yol boyunca kız sustu. Dua kitabını okudu. Arabasına yürümek istedi. İzin vermedi. Hatasını belkide anlamıştı. Ama artık çok geçti çünkü bu vapur bu limandan çokdan gitmek üzereydi. Yine bavullar hazırlandı. Yine yeni birşeyler öğrenmeye başlandi. Yine kalpde açılmayı bekleyen begonviller vardı. Yine bana geri dön diyen gitme kal diyen birlleri vardı. Ama yol yoldur. Artık gitme diyene değil elimi sıkı sıkına tutup dudaklarıma yapışıp benimsin diyene ihtiyaç vardı. Sahip olmak güzel bir duygu sevdiğinize sahip olmak ise paha biçilmez! Unutma her gün yeni bir gün! @ Copyrighted Francesca Nina O'Keefe

Sunday, February 20, 2011

SENSİZLİK SENLE BAŞLAR yazan Francesca N O'Keefe


Sensizlik senle başlar. Sensizlik senin olmadık yere olan şüphelerin, afraların tafraların birşey yapmazken beni hep birşeyler yapıyor diye suçlamanla olur. Paylaşılmayan biri sanatçı olamaz. Sanatçı sırf senin değil, halkın da sevgilisidir. Sanatçıysan sevgini paylaşacaksın, paylaşılıcaksın işin rajonu bu. Sanatçının hayatı sabah seninle sevişmeden hissetmekle üretmekle başlar. Buna karşı çıkar kritize eder ilgisizlikle suçlarsan işte o an senle sensizlikler başlar. Yumuşak yastıkların tevazüsü paylaşılamayan yatak odaları evin soğuk duvarlarından akan rutubetli gözyaşları var. Hikayelerine uzak kaldığım. Balkonlardan bu soğuklarda kadınlar sarkmıyor. Bu sabah, benden çalınan uzak metraopalitan bir şehir var. Hastalıkla hastalıksız yaşadığım bir dünya var. Sana sevgimin her dakika tahlil edildiği bir dünya var. Bu aşk sanki; her dakika senin ve başkalarının yüzünden idrar tahliline mağruz kalıyor. Aşkımın neresindeyim bende anlamadım. Birazdan odada çöken bir sessizlik var. Sen patatesleri soyup doğramakla yumurtayı sinirle çırpmak üzeresin. Ben Denize karşı olan berjer koltuğa sığındım yeni doğuracak bir kedi gibi. Ağaçlar bu kışta çırıl çıplak. Denize 50 m uzaktayım. Sen bana ben sana sinir olmuşken. Teoman Nilüfer sensiz olmaz adlı şarkıyı söylüyor. Unuttum ben tango severim. Ne güzel bir tango olmuş. Bana yazının ortasında soruyorsun. Bu patatesler filizlenince yenir mi? Bende annen yenmez diyor, dedim. Ama ben yiyorum. Şimdiye kadar bana birşey olmadı diyorum. Sen yarıda patates kesmeyi bırakıp geliyorsun dudaklarıma bir öpücük konduruyorsun. Diyorsun ki bu şarkı benden olsun! Şarkının adı Sensiz olmaz! Ya biribirimizi severken bizsizlik yaşarsak? Ya özgür olmak isteyen kalplere yularlayıp bir yere bağlayamazsak? Ya önce güneş vakti, ardından seher vakti olursa? Ya ben bu beljerde yalnız oturursam? Ya bu koltuğa iki kişi sığmazssa? Yanmayan şömine, bu soğuk evde yokluğunu çok belli ediyor. Ne kadar çok patates doğradın dört yumurtaya. Üşüdün beline mavi eşarbımı sardım. Bende birşeyler sarıp oturdum boşlukta. Ayaklarım soğuk. Darbeler var kafanda. Yine vurdun kafanı bir yerlere. Vurup vurup seviştin benle 10 kez adam gibi. Gözün çıkacaktı yuvarlarından ama sen sevişmeye devam ettin. Önce sen problemdin. Şimdi benim büyük bir sorumluluğumsun. Seninle yaşarken hep sensizlik yaşıyorum. Hani eski sevgilime dönsem diyorum ama bu hikayenin değişik versiyonu oluyor. Bir farkı yok. Hikayeler aynı, roller farklı anlayacağın. Karar verdim. Erkekler sevmeyi bilmiyor. Kadın sevmesini biliyor. Neyse hava çivi gibi. Bu eve yeni bir düzen lazım. Ardından yarım iş bırakmadan gitmek lazım. Bu hayatta birilerinin kraliçesiyken birilerinin kölesi olmakta varmış. Bu gece kanımı iç. Ayıp, günah, yanlış olmadan yaşayalım. Yaşayalım ki artık senle sensizlik olmasın. Acıktım. Em beni!