Tuesday, March 31, 2009

BIRAKSALAR BENİ BEN BÖYLE DAHA MUTLUYDUM GALİBA!...Yazan Francesca N O'Keefe

Galiba ben bu günden sonra önce sizi sonra kendimi şaşırtıcağım gibime geliyor. Neden bilmiyorum. Ben Bay Xi artık geri hiç istemiyorum. Bununla birlikte aman Bay Y, sayın bay Yıldırım kafa...Gittiği yerde kalsın asla bana geri dönmesin. Bay Z ye gelince; Sayın Bay Z nerdesin? ne yapıyorsun? aklın nerde bilmiyorum? Ama hala sardunyaları çıplak siyah çoraplarınla sulayıp, pembe pijama mı giyiyorsun? Öyle egzantirik, öyle çekici bir adamsın ki seni tanımadan biliyorum. Serserisin sen.. Ama korkak serseri değil. Sen yanım da yokken her gün dünaya da bir sürü kötü şeyler oluyor. Bay Z benim canım gün geçtikçe, yanıldıkça milleti sen zannettikçe acıyor. İçiyorum çünki şarabın, mantarını masa da hep açık unutuyorlar. Hepsini saklıyorum. Ah bir de yaz geldi. Hayatım da ki en mutlu Aşkım Bilmeni isterim ki Bay X di. Ben onu çok sevmiştim. Ama ..dim yani. Artık onu sevmiyorum. Merak etme! Bay Y, aklıma bazen geliyor ama , nedense onu hatırlıyınca artık ağzımda rokfor peynir tadı oluyor. Iyyyyy.....Bana birşeyler oldu. Ben Bay X in hep övünerek anlattığı ülkesine gittim geçenlerde. Önce Telaviv de bir otel odasına kapandım. Şu hiç sonu gelmeyen kitabımla cebelleştim. Cebelleşirken bir sürü şey geçti aklımdan. Yazarken hani gözden geçirilir ya , duygular. Terapi gibi geldi. Ben Aşk için Kudüse çıkıcam demiştim ya. Hehe yaramaz kızım ben, onu da yaptım. Sahiden Kudüse çıktım. Bay X in çok bahsettiği hoşgörü ülkesini gördüm. Surların bir tarafında araplar,museviler, bir tarafında hristiyanlar bir diğer tarafında müslümanlar vardı. Ben yayan bütün arka sokakları arşınladım. Çarşı yollarından Cami yollarına Cami yollarından Sinagoglara ordan kiliselere gittim. Hepsinin etrafın da bir daire çizdim şöyle ve yürüdüm. Hani yolda keşke karşıma tesadüf sen çıksaydın. Tıpkı benim karşıma Topağacında bir Akşam ani tesadüf çıktığın gibi. Ağlama duvarının önünde buldum kendimi. Tepeme her zaman ki gibi güvercinler kondu. Ortaköyde de yapıyorlar bunu bana. Ben eğitmedim bu güvercinleri, lütfen bana inan. Kafamı bir sağa bir sola çevirdim, sirkeledim. uçuştular havaya. Yanımda ,önümde, arkamda ağlıyan kadınlar vardı. Onlar bir an şaşkın bana baktı. Ben de onlara. Biz ne istiyorduk kuzum. Biz neden bu duvarın önün de ağlıyorduk. Ben ne istemiştim ki çok yanlıştı. Ben senin beni sevmeni istemiştim. Beni tercih edip benim le hayat kurmanı istemiştim. Aile olalım istemiştim. Ben de başladım ağlamaya....Ben de herkez isteklerimi Tanrıdan yazdım bir kağıda. Üff bu tam bana göre dilek dileme şekliydi yaz tahtaya al haftaya gibi...Ardından aşağı yürüyerek indim...Gökyüzüne baktım. İnanmıyacaksın ama Gökyüzü onun açık kahve rengindeydi. Rahatladım. Yine yürüyerek arkadaşlarımla buluşmaya dünyanın bütün ünlülülerinin kaldığı King David oteline gittim. Orda herkesin imzası vardı. Barda oturdum. Bir Gin ve Tonic söyledim. Güldüm. İşte salaklık budur dedim. İşte Aşk kadını budur. Ya Aşk adamı Bay X nerdeydi...? Ondan vazgeçtim ya Bay Z nerdeydi. Acaba ben bu Bay Z fikrinden de mi vaz geçiyordum? Bir an barın arkasından aynada kendi yüzüme baktım. Aman Tanrım ben kendimle Aşk yaşıyabilirdim. Bunlar tehlike çanlarıydı...Çanlar ah şu çanlar. Odama döndüm. Deniz manzaralı odama...Pencereleri dedim ya en son açık bırakmıştım. Ama gelen olmamış...Bıraksalar beni ben böyle daha mutluydum galiba......

Saturday, March 28, 2009

HOŞ GÖRÜ LAZIM, ACI SEÇİM GÜNÜN DE . Yazan Francesca N O'Keefe

Öncelikle ben Aşk hakkın da yazan kadın olarak bu acı seçim günün de hoş görürünüze sığınırak elimde olmayarak , ya da aynı inanç veya aynı idealler de koşmadığım halde, sayın Mühsin Yazıcıoğluna ve onun ailesine en içten baş sağlığı dileklerimi sunarım. Aynı inançlar veya politik düşünce de olmasak ta birbirimize verdiğimiz insani değer ailevi değerin dünyanın her yerin de bir taş parçası bile olsa değerli olacağı kanısındayım. Önce Tanrıdan kendisine rahmet sonra ailesine ve Türkiyede yaşıyan duyarlı insanlara bu acıyla baş etmek için sabır dilerim. Ama hepimiz gidenlerimizi doğru ve dürüst yaptıklarıyla hatırlamalıyız. Bu kıran kırana hayatta ve Aşk ta, yine kıran kırana bizim savaşımızdır. Acıyla tarif ediyorum ki bazılarımız bu savaşları malesef bu kutupta acımasız bir buz rüzgarında can verdi. Ama biz unutmamalıyız ki ve yine görmemezlikten gelmemeliyiz ki; biz bu buz adada mum gibi içine içine yavaş erimesini bilen millet de olsakta. Gözümüzün nuru değerlerimiz ve biz güçlü bir Türk millet olarak i, ya da Türkiyeyi seven milletiz.
Benim Aşk için yapaliceğim tek şey aşık olsam bütün organlarımı bağışlamaktır. Ya Bay Y acıdan başka ne bağışlıyabilir ki bu dünyaya merak ediyorum? Ruhlar, konsolos denilen kafalar var bu şehirde. Benim gözüm nuru bir tanem, Mahkemelerimizi kargalar bastı. Ülkem ,canım kötüye gidiyor. Annem ,anneannem ,Atam. Gitmem lazım ama takatim yok anam kusuruma bakma. Oy vermemiz lazımmış bu sabah! Muhtar da ismimizi önce kadınız sonra azınlığız diye asmayı ve yazmayı unutmuşlar. Güneş yerine florosan lambalar yaksa da, ben seni sevdiğim kadar, Sen beni, Senin beni sevdiğin kadar ben Vatanımı severim! Bilirsin gözümün nuru, yakında hem bebeği, hem bebek yapanları yasaklıyacaklar bu vatanda ona göre oyunu at.!

Wednesday, March 25, 2009

ELMAMI ISIRMA! Yazan Francesca Nina O'Keefe


ÖNSÖZÜM
33 yaşında hayatımda Aşk için birşeyler yapmayı ertelemiş. 21 yaşından beri annemin tavsiyesiyle Aşk’a kapımı kapatmıştım. Hayalim aslında Hollywood da bir star olmaktı. Evime vatanıma geri döndüm. Birden anladım ki evler, vatanlar , sevgililer birbirine karışmış. Ben hük diye bir yazar olmuştum. Ben edebi bir dilde yazmıyorum. Amacım bir edebiyat eseri, mucize bir kitap yazmak değil. Amacım basit cümlelerim ve karışık hayat hikayelerimle sizleri bazen felsefik bazen kolay maceralarıma konuk etmek. 33 yaşımda tek hayalim başarılı bir iş kadını olmaktı. Birgün İnternette yolum Aşk üzerine muhteşem bir kitap yazan bir arkadaşımla kesişti. O Aşktan ve beklentisiz bahsederken, ben bırak bunları diyordum. O an anladım ki. Tam bir sene hamburger yememiştim. Tatlı da yememmiştim. Sonsuz dietlerdeydim. Bir an da bu dietim sonsuz bir yaşam diyeti olduğuna karar verdim. Ve ben yaşam diyetimi önce Bay X için bozdum…. Sonra kalbim kırıldı bu sefer Bay Y için bozdum. Secret denilen bu felfesefeyi pratik ederken şunu anladım. Her başarıyı hayal ettiğim de o büyük evin havuzunda denize karşı havuza çıplak girdiğimde, hep kendimi yalnız hayal etmiştim. Ben bir ömürü yalnız hayal etmiştim. Restorantta oturuken Yanım da ki koltuk hep boş olmuştu, yatağımda dört değil iki yastık vardı….Yatakta hep ben yanımda yer ayırmamış ve sofraya Bay Z için bir tabak bile koymamışım. Dünyayı görmüşüm. Dünya kadar yer görmüşüm ama bir yolculuğu paylaşamamıştım. Bazen Aşk ta kadere inanmalısınız. Kader dediğimiz şey aslında tamamıyla zamanlama. Anladım ki hayatıma giren erkekler, benim bir ateş böceği gibi çırptığım kanatlarımın ardından gelmişler di ve ışığımı çalıp gittiler. Umutsuz bir aşık değilim. Aşk ta umut var. Ama ben zor beğenirim. Seçiciyim…
Şimdi size bu kitaptaki Aşk şifresini anlatayım. Her yeni gün bir tecrübe. Kısa derin notlarla Aşkın hatıra defteri var arka sayfalar da…. Umarım Bay X’i Bay Y’ yi ve Bay Z’ nin kim olduğunu benim yerime siz çözersiniz….En güzel Aşkların ve zamanlamaların sizinle olması dileğiyle…
EKONOMİCİ ARKADAŞ NEWSWEEK DERGİSİNDE KADINLARI.....yazan Francesca N O'Keefe
Ekonomici diyorum. Bu zat (kişi) Ekomist olucak kapasite de değil. Çünki küçük esnaf kafasıyla kos koca newsweek dergisinde ekonomik krizin suçunu biz kadınlara yüklemiş. Haha Güldüm....Onlara göre sebepler şunlar...Kadınlar erkeklerden daha yetenekliymiş iş bulurken. Çünkü Cv lerinde Meslekleri yanın da iyi arkadaş anne able kardeş gibi tanımlamalar varmış. Kriz dönemlerinde kadınlar daha soğuk kanlı oluyormuş. Biz kirize daha hazırlıklı giriyormuşuz. Çünki kendi yemeğimizi pişirebiliyor ve kendi pisliğimizi temizliyebiliyormuşuz. Bakınız teker teker büyük şirketler başlarında ki erkek CEO ları postalamış yerine kadın almış. İşin komik tarafı bazen ufacık bilgi bile cahil birine zarar verebilir. Tıpkı malesef bizim bakanlarımızdan biri gibi. İki dergi okuyup ekonomik krizi televizyonlar da çıkıp kadınlarımıza yükleyebilir. Size şunu diyebilirim. Evet haklısınız. Krizin sebebi erkekler ama daha kötüye götüren biz kadınlarız. Çünki biz kadınlara arka planda kalmak hem çocuk yapıp çalışmak canımıza tak etti. Zamanla isteklerimiz çoğaldı. Ama siz güçsüzleştiniz. Niye biliyormusunuz? Sharon Stone demiş. Evet biz kadınlar orgazm oluyormuş gibi bir ömür yapabiliriz. Ama siz erkekler hayatınız boyunca herşeyde ve herkeze yalan söylüyorsunuz. Belki kadınlar birgün erkeklere patronluk, dürüstlük sevgi aşk barış nasıl olur onu öğretir. Çünkü bütün savaşları siz çıkarttınız. Ekonomik kirizin nedeni erkeklerin aç gözlülüğü ve savaşımcı felsefesi...Bırakın kadınlar çalıssın biraz siz ve o bakan da dahil evde oturup ev işleri yapıp çocuk baksın. Bu da sene de 80. 000ytl ye eşittir. Çokta kötü maaş değil yani!

Friday, March 20, 2009

BAY Z yi Beklerken ! Yazan Francesca Nina O'Keefe (kısaca Françeska)
Umudumu kaybetmedim. Bay X ve Bay Y yi size uzun uzun kitapta kim olduklarını nasıl tanıştığımı anlatıcağım. Ama ben son yazdığım da ki gibi Bay Z nin peşindeyim. Belki o da beni arıyordur. Tel Aviv'e yalnız geldim. Burası işte biraz kızıl, biraz mavi bir yer. Burası benim gibi bir yer. Burayı sevdim. Ben ev diyebileceğim kafamı dinliyeceğim bir yer arıyorum. Bir ülke arıyorum. Beni yadırgamayan. Beni kim olduğum için seven, olduğum gibi kabullenen. Bir adam arıyorum kalbi bir ülke kadar büyük. Beni, kadınını, vatanını sevdiği gibi seven bir adam...Bay X Israel liydi. O derdi. Israel çok güzel ve rahat bir yer diye. Derdeki birgün eve dönsem. Özgürlüğüme. Aylık maaşım olsa. Çalışsam akşam eve gelsem. Bir parkta şortumla otursam. Aniden sen gelsen parka. Başka ne isterim ki ben...İnanmazdım. Herkez gibi burayı bende dışardan at gözlükleriyle değerlendirmiştim. Oysa burası güzel ve rahat ülke. Savaş sokaklarda yok. Sınırlarda var. Neyse Ben Bay X in ülkesindeyim. Bay X şu an yanımda olmak için can atardı. Havalanına gelince ona ilk neden Aşık olduğumu anladım. İlginç gelmişti bana. Onun ülkesi de beni sevdi. Ama hayatımda Bay X yok artık... Yarın ola hayrola...Hikayelere devam..Ondan ayrılmak ne kadar zormuş maresem...O benim ruh ikizimmiş. O bana dayanan tek adamdı. Ben huysuzum dur da biraz. Ben hep şikayet ederim. Aşk ta güvenmem adama kolay. Malümünüz çok kırıldım. Bay X birgün buraya dönüceğini söylerdi. Ben de hıhı derdim. Ama cesaretim yoktu onun için buraya gelmeye. Bay X burada değil. Ben yalnızım. Ondan ayrılmamız en doğrusuydu. Beni duyuyorsa ona şunu belirtmek isterim. Hayatıma girdiği ve bana yeni bir dünya tanımak ,onun doğduğu yeri tanımayı aklıma koyduğu için teşekkür ederim....Umarım Bay X Aşkı bulur. Umarım çok mutlu bir adam olur. Onun için kudüste dua edicem.Bay X Shabat Shalom ...Auvi...! את אהבת עולם שלי Ben O Parkta bekliyorum ama sen yoksun!

Thursday, March 19, 2009

Kapılar kapalıymış ama pencereler kırıkmış!.. Yazan Francesca N O'Keefe
Bir gece kapıları kapatmışlar. Birileri kenarından beyaz bir perde çekmiş. Korktum. Kapalı yerde kalamam. Hele kilitli yerde asla. Fark etmedim kapının penceresi kırıkmış. Benim gibi kapalı kalamayan biri kırmış. Kırmış kırmasına da. Neden kapının kilidini yaptırmamış? Bir cam taktırmamış?...Yoksa o da benim gibi odada kalmaktan mı korkuyor?. Bu yalnızlık güzelde. Yaş gelirse 50 ye. Beden yorulucak yalnız kalkmaktan. Hep kafa da baş ağrısı olucak ocak başı rakı muhabbetinden. Nedir bu ya? Bir yatakta iki değil dört yastık olmalı. İki yastığa dayanıp yatakta kitap okunabilmeli, kitap yazılabilmeli. Hani olurda iki yastık olursa Bay Z nin yastığını çalmak gerekebilir. Ya güzelim Bay Z yi buldukta yastıkların derdine düştük. Adım, Adım.... Bu kırılan camlar, kapalı kapılar. Hapis düşünceler. Kilitli kalmış kalpler. Bu nişantaşında ne kadar çok hırsız var...? Biri gelir büfe den bira çalar. Biri gelse anca benim kapımı çalar. Bazen sapıkça bir aşk fantezim bile var. Hani bazen diyorum şu Zorro gibi hırsız balkonumdan içeri girip eşya yerine kalbimi çalıp gitse..Bir o eksikti. Yazmıyorum ben bunları. Ama dayanamıyorum yazmadan. Yaz diyorlar ne yapayım? Yine de Bay X- i bıraktığımı Bay Y ile Aşk yaşamaktan bin pişman olduğumu inkar edemiyecem. Bay Y nin en güzel Aşk rojonu şuydu...; ''Bak güzelim şu kadarcık hayatta bu kadarcık mutluluk var. Aşkımızın kıymetini bilelim...''' derdi....Ah Bay Z Ah...Beni ne hala sokup millete madara ettin. Neyse haberin olsun. Gelirsen; Kapı kapalı ama pencereler kırık...Ona göre idmanlı gel. Ama evde yokum. Bir Kudüs'e gidip geliyorum...
YOLUN YARISINDAN GERİ DÖNÜLMEZ! yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe

Bu kitabın bu Aşkın kitabını burda kapatmalıyım. Son bölümden önceki son bölümdeyim. Tanrı istemezsse yaprak düşmez diye bir söz vardır. Yaprak düştü. Baharım geldi. Vicdanımın sesini dinledim. Senin için atan kalbi...Senin için ağlayan sızlanan bu yüreği öldürüp dirilttim. Şimdi..Bırak benim karekter analizimi, sana olan aşkımı, burdan başkaları yapsın. Ben, Bay X kim? Bay Y kim? Bay Z kim? Onu kitabımın son sayfasında onlarla nasıl tanıştığımı. Nasıl Aşkı bulduğumu sandığımı. Nasıl yanıldığımı anlatacağım. Yumuşak zamanlar bunlar. Her sonun bir mutlu başlangıcı var. Bay Z , Senin için yanlış yere atan bu can ne gündüzlere kıydı. Ne gecelerle kavga etti? Ne kadar iz aldı? Sen beni ateşe atmaya çalışırken...Kendini hırpalamışsın. Bebek sahilinde, bir gece parktan boğaza açılan kapıdan semaya çıktım. Sana baktım ordan. Sana O akşam hadi gel, gidelim demiştim. Hayır sen ,yarın söz, demiştin. Oysa ben senin lugatında ''yarın'' kelimesinin asla olduğunu bilmiyormuyum sandın? Parmak uçlarımdan tepeme bir sızı vardı ya. O geçti. Ben şikayet etmiyorum senden. Senden şikayet etmek Bay X' e ihanet olur Artık ben çok dışarı çıkmıyorum. Artık ben çok merak etmiyorum. Artık ben Bay X' le Küdüse yürüyorum. Kutsal Aşkların şehirine. Bay Y kim...? Bay Z Kim? Bir saniye güzelim anlatacağım. Arka sayfayı çevir. İlk Bay X'in sırası şimdi. Matematikte böyle bir denklem var. X+y=Z . Modern matematikmiş bunlar. İşte bizim aşklarımızın şehir kadınlarının Aşklarının Aşkı modern matematikle anlatılıyor...Yüzümü bir gece ansısızın tırmalayan, ciğerimi söküp çalan Vahşi kedi Bay Z. Son pişmanlık fayda etmez. Nihayet seni Tanrının adaletine , bensizliğime terk ediyorum. Yalanın dan bezmiştim. Gözlerim gördü. Kalbim hisetti. Elveda demek yerine sana diyicek sözüm yok. duydum ki Yüce Tanrı sana sırtını çevirmiş. Kara kışlarına ortak değilim ya. Çok mutluyum.
Diyar diyar gezmeye Aşkların buluştuğu yere Kudüse gidiyorum. Bay X le yürüme vakti geldi. Çayım demlendi. Kuzum Bay X hadi gidelim. Artık bu yerde bizim dünyamıza yer yok. Hadi senin bildiğin yoldan gidelim. Bir gece hatırlıyormusun? Elini tutmuştum. Bebek parkta yürüken yağmur habersiz yağdı üstümüze. Yürürdük usulca. Bir ara o benim çok sevdiğim güderi ayakkabılarımla çimlerin içine daldık. Çimler çamur, çelep ayakkabım saplandı çamura. Elini bıraktım. Ben geri dönmek istiyorum beni çamurlardan niye götürüyorsun diye kızmıştım sana,hatırladın mı? Sende elimi kaptın. Güldün bana. Dedin ki. Arkamıza baktın. Bana arkamızı gösterdin. Sonra önümüze baktın. Bak yarı yoldayız. Yarı yoldan geri dönmek olmaz. Sabır et dedin. Sen her kestirmeyi bilen, sen! Tutuyorum elinden. Net. Ben net olamayı severim bilirsin. Geriye dönmek yok. Sen bana kestirme yolları , yeni Nişantaşında öğreten, evimin arka balkonun baktığı yeri, bana yeni keşif ettiren sen. Aman gözümün nuru. Auvim. Benim elimi bırakma. Düşerim kalırım bu sefer.. Güçsüzüm..! Hiç anlamazsın....!



YAĞ
MURDA AĞLAYAN ADAMA Yazan Francesca N O'Keefe

Ağladığımın belli olmadığı tek an yağmurda ağladığım gündü.
Gözyaşalarımı dilek diye, şimşek tuttu...
Gözlerini çattı...
Sana bir sır.
Bu kadar kuvvetsiz sanmıştın sen bu yüreği ya...
Gitmeyi ertelemedi.
Yoluna çıkanı ezmedi
İncitmedi...
kaldırımlara sen düşmüşsün benim yerime duydum ki...
elinden tutan olmamış
Kara kaplı defterlerin baş sayfasına adını yazmışlar.
Geldin kapıma yalvarıyorsun bu yağmurlarda
Ağlıyorsun.
Ama hiç belli olmuyorki.
Oysa ben ne güneşli günlere küsmüş ağlamıştım.
Şimdi sıra sende.
Ben acımıyorum
ama Tanrı sana hiç acımıyor.

Friday, March 13, 2009

BAZEN KALP GÖRSEDE GÖZLER İNKAR EDER yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bazen kalp görse de gözler inkar ediyor. Sevmek güzel ama sevilmek daha doğru önce. Seni sevemeyen, bu gökyüzünü , bu şehiri, bu ülkeyi sevemez..Bazen en büyük ihanetleri insanlar kendilerine yapar. Aşkı savunurum. Aşık olabileni savunurum. Kalbine kötü tohum eken, kötü tohum biçer. Onu savunamam. Doğruluktan yana olmak , doğru olmak demek değil. Ama iki yol da doğru yola çıkabilir. Geldiğimiz gibi gitmesini , bileceğiz şerefimizle. Bu önemli! onurlu bir hayat yaşamayı, onursuz nefes almaya tercih ederim. Sayın Bay Z Kalbim gördü senin yamuk bir adam olduğunu ama gözlerim inkar etti. Unutuldun sen. Sana en güzel cezam bu. Sana en büyük emanetim senin kendi pişmanlığın. Pişman olduğunu biliyorum. Ama istemiyorum. Bu ak yolda, kara kaplı adamlara yer yok... Ben Bay Y den vazgeçtim. Ben Bay Z yi unuttum. Ben bay X den kaçmayı bırakıyorum. Bu ya inceldiği yerden kopucak ya da gittiği yere kadar gider. Hayat bir seyahat değilmi? Bu seyehatte ayakta kalan son adam Bay X olucak. Belki Bay X size Aşkımızı anlatacak benden sonra. Ben Bay X gelicek biliyorum yorulmadan bekliyorum. Bu ruhun, bu bedenin, kızılllığın sebebi O'nun olmaya hazır bu dünyaya yeniden gelmiş olmam. Soluksuzluğum, savunduğumuz tek fikir Aşk olmalı. Ve birgün beraber yapıcağımız çocuk....
EBRU yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bu sabah gokyüzünde pervane olmuş bir melek var. İçimden geldi ona yazmak. Ebru. Gözümüzün nurunu bir sabah evinde birileri canına kıymış. Eskiden bu İstanbulda, Türkiye de kapımızı kilitlemez balkonumuz açık yazın kilima kullanmazdık. Susalım mı bu sabah? Duymasınlar mı Ebru' yu?.... Artık televizyonlarda adam öldürmeyi öyle ballandıra ballandıra anlatıyorlar ki? İyi izlerseniz adam nasıl öldürülür, saklanır gibi methotlar bulabilirsiniz. Bu ilk doğum günü, Ebru yok. Ebru doğum gününü sizlerle kutluyamıyacak. Onun Annesi, babası ,yalnız arkadaşları onu unutmuyacak. Özgür seçim yapmanın bedeli bu olmamalı. Biz susmamalıyız. Ebru transexuelmiş. Ne fark eder? Kime ne? Ama o da bir kadın. Çünki o kadın olmayı seçen cesur bir kadın. O bizden biri. Onun için şimdi gözlerinizi iki saniye kapatın saygı için...Cesur kadınım Ebru bu satırlar sana. Sen bizim sessizliğimizin, eksiklikliğimizin sembolüsün! Seni şimdi ancak sen bu dünyadan giderken tanımak istemezdim. Parmak uçlarından ben tutsam. Ölüm rüzgarına takılıp gitmesen. İşte ben öylesine ufak bir yazarım. Dünyayı değiştirebilicek gücüm yok. Ama sana senin çok güzel cennetini yazıcağım. İçeri girdiğinde çok güzel bir ışık var kapıda. Huzurla girebileceğin bu kapının arkasında seni gülen ve seni seven yüzler ve olduğun gibi kabul eden insanlar var. Onlar sana kadın erkek diye bakmıyor. Ben beceriksiz bir yazarım ama sana çok güzel bir Aşk çizdim cennette. Bak bu yazımı sende okuyorsun. Artık sen mutlu ol. Seni unutmayan seni seven arkadaşların arkanda.. Birgün bizde yanına geliceğiz. Çünki iyiler hep aynı yerde buluşur..Ebrum yattığın yerde toprağın bol, yolun cennet olsun!....
AŞKI ONDA BULDUĞUMU SANMIŞIM Yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Gönlümün sultanı canım. Ben!.. Aşkı onda bulduğunu sanmışsın sen. Aşk ucuz romanların samandan yapılmış yaprakları değil. Bu arayışın bu özlemin bu bakışın anlamı şu. X den Zye giderken. Ayakkabı gibi birilerini bu kalbe uydurmaya çalıştık. Yorulduk. Konuşmadık. Anlatmadık derdimizi, kapandık içimize. Aldatıldık, aldandık. Dostlar sağolsun!.Canım Ş...M geldi. Simit getirdi çayımızı içtik. Kızdık darıldık birbirimize. Ama sarıldık ayrılırken. Gönlünün kepenklerini yanlış insanlara kapat artık dedi. Haklıydı kız. Ben yoruldum dedi insanları değiştirmeye çalışmaktan. Senin melek kanatlarının tozları eksilicek uçamıyacaksın. Ama biz yalnız kalmadık. Yürüdük..
Yakında gidiceğiz başka ülkere. Dinlerin buluştuğu yere.... Biri yakalıyacak eteklerimizden. O biri doğru olucak bırakmıyacak mutluluk yakamızı. Ben yollardayım. Yollar beni çağırıyor. Gitme vakti geldi. Bu çay demlendi.. Bu kitabın zor ve güzel bir sonu var. Gözümün nuru, Ben. Sakın üzülme. Sen bale yapmasını bilmessin ama gerektiğinde dimdik bir balerin gibi bu dünyayla dans etmesini bilirsin. Z ye az kalmış gibime geliyor. Ama daha Y deyiz. Sabretmek lazım....Baharın ilk ağaçlarda açan çiçeklerini gördüm...Az kaldı mutluluğa 5 dakika var....Sabret...Bu kışın baharı içini ısıtıcak. Mutluluk dediğin şey o kadar kolay ki. Paylaşınca anlayacaksın!

Thursday, March 12, 2009

BU BOLÜMÜ YAZMAK O KADAR ZOR Kİ? Yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bu bölümü yazmak inanın çok zor. Ama size örnek olsun diye yazmama sebep olan Mavi gözlü adam hakkında size yazmam lazım....Bir zamanlar evlenip aile kurmaya kadar karar verdiğim ve durup dururken beni Amerika da terk eden adam....Uzun süre Aşk'a karşı umudumu yitirip kalbimi parçalayan adam. Dün değil evvelsi gün laf, biriyle ondan açılmıştı. O nun hakkında konuştuğum arkadaşıma dedim ki umarım O sevgilisiyle çok mutludur bir daha asla bana dönmez. Dün tesadüf beni aradı. Gel konuşalım dedi. Yanında bir kız bir erkek arkadaşı daha vardı. Bebek te ki o barda mandalina ağacının yanına oturdum. O benimle konuşurken gözlerimin içine bakamıyordu. O sırada mandalina ağacından bir yaprak üzerime düştü. Önce bana sırnaşıp sulanmaya kalktı. Bende arkadaşız dedim. Herzaman, o kadar. Bu sefer yanında ki kıza sırnaştı. Onunla öpüşüp koklaştı. Masa altından. Ben de ne o kendinle mi oynuyorsun masa altından maymun gibi dedim? Evet bu ağır bir kelimeydi. O an onun ne kadar büyük Gönül oraspusu olduğunu anladım. Ona ben eve gidiyorum dedim. O da dur ben seni bırakırım dedi. Arkadaşlarıyla arabaya bindik. Onu ne kadar sevmiş ona ne kadar güvenmiştim bir zamanlar oysa. Farketmedim ayağımın altında torba varmış. Arkadaşlarımı otele bırakalım ilk dedi . Unkapanın da durdu. Benden ayağımın altında ki torbayı istedi. Ben ne olduğumu nerde olduğumu anlamadım. Bir anda ona lütfen ben eve gitmek istiyorum dedim. Beni ilerde taksi durağına at dedim. Arabaya bindi. Bana bağırdı. Sertleşti. İngilizce ona yanında ki insanlardan ve kötü alışkanlık ve arkadaşlardan kurtulmasını söyledim. Kurtulduğunda beni ara dedim. Ben arabadan indim boynuma yapıştı. Beni korkutmak istedi. Bende pis pis güldüm. Beni öldürmene gerek kalmadı ben zaten öldüm dedim. Seni böyle görmek ölümden betermiş. Bu bahsettiğim kişi iyi bir aile çoçuğu ilk okul arkadaşım. Ailem ailesini tanıyor. İngiltere de okumuş. İnanamadım. Sabah kalktım. Yine çayımı yudumluyorum. Yaşadığım samimi hiç birşeyden utanmıyorum. Bu samimiyetsiz adamdan utandığım kadar. Koca bir kitabın büyük bölümünü bu adama nasıl yazarım ben? Ben nasıl böyle bir hataya düşerim? Ağlamıyorum..Ağlamıyacam...İzi bende saklı kalsın......!
X DEN SONRA, Z DEN ÖNCE yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bu bir kitap olsun. Sanırım malesef son bölümleri bu kitabın. Çünki son bölümleri bence kitap tan okumanız beni daha mutlu edicek.
X den sonra Z den önce, Bay Y var. Hani derler ya prensle tanışmak için çok kurbağ öpmek lazım diye. İtiraf ediyorum. Evet ben çok kurbağ öptüm . Puahhhhh:))) Ama hiçbiri prense dönmedi. Asıl mesele zaten bir kurbağ yı prense döndürmek değil. Bu işin püf noktası bir prensi öpmek te. Yoksa kurbağları öper öper durursunuz. Kurbağ öptüğünüzle kalırsınız. Sizde kurbağlaşabilirsiniz. Bay Y diyor ki; Mutlu olmak için mutsuz olduğunuz şeylere hep dışardan bir pencereden bakın. Bay Y, neden bir sevgilisi olmadığını bana şöyle anlattı. Tırnak için de şöyle deyip beni başından atmadı. '' Ben bir tek birine bağlanmak istemiyorum gencim kafama göre takılmak istiyorum'' demedi. Bay Y dedi ki; Benim tam istediğim gibi biri yok! Hep birşeyler eksik oluyor. İnsanları istediğim biri gibi yapmak için uğraşmak bence boşa vakit harcamak. Strese giriyorum öyle olunca...O yüzden Ben de herkezle birşey paylaşıyorum. Herkez den birşey öğreniyorum. Böyle mutluyum. Başkalarına pozitiflik veriyorum. Mesela Bay Y nin hiç stresi yokmuş. O stres olmuyormuş. Çünki o hayatı mutlu olmak, mutlu etmek yaşıyormuş. Onu bunu bilmem de. Şu mantar soslu tavuğu çok merak ediyorum.
YETER Kİ GÖNÜLLERİN SARDUNYALARI KIRILMASIN! yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bu dünya da annemin çok güzel bir sözü var. Annem derki herkez kalbinin ekmeğini yermiş. Doğrudur. Ben ilişkilerimi yoğun yaşayan ve sadık olmayı seven tek eşli yaşamı tercih eden biriyim. Bazen karşımdakiler böyle olmuyor. Bazı şeylerin değerini bilmek lazım. Hepimiz için öyleymiş gibi yapmak kolay olabilir bazen. Ama ben öyleymiş gibi yapmıyorum. Hiç yapmam. Şu kadarlık kısa bir hayatta herkez mutlu olmaya güzel şeyler yaşamaya layık. Ben yukarılarda da bulundum. Aşağlardada bulundum.. Bir arkadaş olarak size şu sözü veriyorum. Nişantaşında birgün oturduğum sokağın ismi benim ismim olucak. Umarım o gün o sokak ta yürürsünüz. O zaman fark ediceksin ki öyle de olsa ben gökyüzüne sahip olamam. Gökyüzü hepimizin. Dün fuara Tüyapa gittim. Kendi halimde şu çözemediğim telefonumla uğraşıyordum. Hani bütün numaraları sildiğim. Fuar otobüsünde bir kadın yanıma oturdu ve durup duruken size bir hikaye anlatıcam bunu birgün birilerine anlatırsınız dedi.
Kadın beni tanımıyor ve yazdığımı bilmiyordu ama başladı anlatmaya. Beylerbeyinde komşusu hafize hanım hep balkonunda sıra sıra sardunya yetiştirimiş. Bir gün çocuklar top oynarken yanlıştıkla saksıda ki sardunyayı kırmış. Çocuklar özür dilemek için Hafize hanımın kapısını çalmış Hafize hanım kapıyı açmamış. Ardından çocuklar eve gidip annesine bu olayı akşam anlatmış. Ertesi günü anneleri Hafize hanımın kapısını çalmış kadın kapıyı açmış. Demiş ki; Hafize hanım bizim çocuklar sizin saksıda ki sardunyaları kırmış. Kapınızı çalmış ama açmamışsınız demiş. Bana rengini söyleyin size aynısının kökünü getireyim demiş. Hafize hanım demiş ki; Biliyorum evet geldiler kapımı çaldılar evdeydim ama kapımı açmadım demiş. Demiş ki; Çünki çocukları üzmek istemedim!
Dün sabah garip birşey oldu. Balkonuma iki kumru kondu, anladım ki beni birileri düşündü:)))))

Sunday, March 8, 2009

ERKEKLER DE İNSANDIR! Yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Son günlerde erkeklerin üstüne çok geldiğimin farkına şöyle vardım. Dün önce boğaz da Paşa Bahçe İskele restorantta balık yedim. Çok tavsiye ediyorum. Oraya tesadüf bir Tarih ve Felsefe profesör ü gelimişti. Adam hiç evlenmemiş hayatını bilgiye adamış bir adamdı. Çok okuyan çok bilir diye birşey yok. Ama bazen böyle insanlarla sohbet beyin jimnastiği gibi olabilir. O yüzden Üniversitede ki hocalarla gidin sohbet edin. Ayrıca her ne kadar üniversiteye girmek sınavlı da olsa isterseniz Üniversite de ders dinlemek serbersttir. Yani Üniversite de öğrenmek istiyene kapı açıktır. Her neyse... Bu adam la yalan ve vicdanı tartıştık...O sıra da bana ayak üstü şunu dedi. Çoğu insanın aklıyla kalbi aynı yerde değil. Vicdan vucut kelimesinden gelirmiş. Yani bir insan aklıyla kalbini birarada bir bütün yaptığı gün vicdanıyla tanışır. Bu konu ağır bir konu olayı dağıtıyorum. Cumartesi akşamı felsefe saat 10 dan sonra yapılmaz diye ordan sayın düşünürden izin istiyerek ayrıldım. 5 kişilik yarış arabası gibi egsozu patlak ses çıkartan mavi bir araba da 7 kişi Avrupa yakasına geçtik.... Yedinci kişinin vicdan ve terbiye problemleri olduğunda kanyonun önünde arabadan attık. 6 kişi kaldık. Mecidiyeköyde arabayı park ettiler. Metroya binme derdiyle. Vazgeçtik taksiye bindik. Beni bay Y aradı. Galatasaray da güzel manzaralı teras mekanda Bay Y ile buluştuk....
..Bundan tam iki sene önce ortaköy de midye dolma kaçamaklarımın birinde. ortaya serdiğim biberleri yerken ayran içerken Bay Y ile tanışmıştım. Kafam iyiydi sonra kokoreçe daldım. O vakit ağzımın suları akıyor iştahla yerken ayranı yudumlamıştım. Bay Y bana bakarken cool halimi bozmadım. Ağzımdan ayranlar taştı. Bay Y yüzümde ki ayranı sildi. Benim ağzım bir karış açık kaldı. Bir erkek insan olabilirse bu kadar olurdu. Ben kaçtım. Taksiye atlayıp. O zaman Bay Y 21 yaşındaydı. Bay Y şimdi 23 yaşında.. Neyse 1,5 sene bekledi o kadar beni görmeye. Ben Bay Y ile Galatasaraydan bir gece yarısı elinden tutup yürüdüm. Adımlarımız çok senkrondu. Onun elinin avucunun arkasından başparmamağını tutmama izin verdi. Bana dediki ben Taksimi sevmem. Bak mesala şuan üç can taşıyorum. Aaah o niye dedim? Bir ben iki sen. Beni dövseler seni kaçırsalar ben ne yaparım? Şaka gibi. Bende beni kaçırıcak kadar salak değiller dedim. Olsun seni burada korumam zor dedi. Taxiye atladık. Adama Beşiktaş evlendirme dairesine lütfen dedi. Pardon dedim? Yok ben orda oturuyorum dedi. İyi de ben orda oturmuyorum. İlk beni Nişantaşına atarsınız dedim. Bay Y konuşmaya başladı. Taksiden indik. Yürüdük Nişantaşında. Konumuz Kadın erkekti. Yanımıza önce dilenciler geldi. Onlara para verdik. Ardından köpekler geldi. Ardından kediler. Komedi gibi bize sırnaştılar. Lafımızı bir köpek bile kesti anlıyacağınız.. Her önemli şey söylediğinde durdu ve gözlerimin içine baktı. Gözbebeğinde kendimi gördüm. Bana Kadın erkek ayırmamak lazım. Erkeklerde insandır Kadınlar da insandır biz insanız dedi. Erkekler korkak olur genelde. Kadınları kırmak istemekleri için bol bol yalan söylerler. Empati yaptım yol boyu şu erkeklerle. Onu can kulağıya dinledim. Kadınlar fazla dürüst erkeği sevmez dedi. Nezaket dediğimiz şey iyi yalan söyleme sanatıdır. Ben de ona bir kadın 30 una gelince Aşkta süpriz hissini kaybediyor ve olamıyor dedim. Artık erkeklerin yaptıkları kalpte yer ediyor. Kadın Aşk arzusunu kaybediyor. O da bana benim gibi erkeklerde var dedi. O sıra da topağacı yokuşundan Nişantaşından yukarı çıkmıştık. Ay pırıl pırıl tepemiz de parlıyordu. Bana sen mantar soslu tavuk severmisin? Sana mantar soslu tavuk yapayım mı? Dedi.. Rejimdeyim! dedim. O zaman Dvd seyredelim mi? dedi. Bizim zamanımız da pul kolesiyonları ve para koleksiyonları vardı. Şimdi korsan DVD yüzünden bu evde DVD izleme muhabbetine döndü. dedim. Kendine bir güvenle güldü. Tamam o zaman gelecekte DVD izleriz. Haklsın belkide DVD izleyip mantar soslu tavuk yemek için çok erken dedi. Bu sefer ben güldüm.. Kapıma kadar geldi. Annem bekliyor beni iyi geceler dedim. Bu sabah gökyüzünde hoş bir eda var. Galiba Nişantaşına birşeyler oldu :))))))

Saturday, March 7, 2009

O SANA BİRGÜN DÖNEBİLİR yazan (Françeska) Francesca N. O'Keefe
Bu kısım Bay x le ilgili.....Nereye gittiğimizi bileceğiz. x+y=z dir çünki...
O sana birgün dönecek ama sen onu çoktan unutmuş olucaksın....Bu dünya çok garip bir yer. Annemin karnından çıktığımdan beri ilk nefes alışlarımdan itibaren bu dünya çok garip bir yer geliyor bana. Bu Aşk yolculuğunu başlatan aslında başkasıydı. Ama o beni seçmedi. Bende arkamı dönmüş gitmiştim.
Yeni birinin yani bay Y nin hayatıma girmesine izin vermiştim. . Ama hep nedense eksik buldum birşeyleri. Tam birini 24 saat hayatımda istemedim belki de. Asıl bu olay şöyle başladı. Ben bu x vatandaşa Aşık olunca onun peşinden ta Amerika dan İstanbul'a gelmiştim. Maresem bu adamın kurulu düzeni varmış maresem bu adam beni kendi hayatımdan beni çıkartırken çok bencilmiş. Maresem biz ikili delilikmişiz. Şokta bir gece Anneme masaj yapıyordum. Elim kaydı şaka gibi duvara kafamı tosladım feci. Ölüyorum sanmıştım. Bir kan aktı anlatamam. Burnumun bu kadar kanadığını hiç hatırlamıyorum Anneme döndüm. Baktım kadın korktu. Ben kadın için korktum. Ona dönüp birdaha fırsatım olmaz diye Seni çok seviyorum ve O nu çok seviyorum Anne dedim. Sonra banyoya koştum. Soğuk suya tuttum kafamı 10 dk. Yaşadım birşey olmadı.. Ama o gece O sevdiğim adamın yanımda olmıyacak olması canımı çok acıttı. Ertesi günü yaşlı bir kadın Beşiktaş ta yere yığılmıştı. Yüzü kanıyordu. Kimse kollarından tutup kaldırmadı. Kadının koluna girdim. Aldım evine kadar götürdüm. Bana hep beni kızım bekliyor dedi. Bir gittim ki kızı ne oldu? Bizim hiç kimsemiz yok diye kapıda ağlamaya başladı. Kendimi gördüm biran. Bu adamla olmanın bedeli ağır dedim. Bedeli yalnızlık dedim. O na bunu gözlerimde yaşlarla bir gece araba da anlattım. Ona bu haksızlık dedim. Benim senden başka bu Aşktan başka hiçbirşeyim yok. Bizim inançlarımız, uymaz. Aile olamayız. Ben gidiyorum. Gözlerine baktım. Beni seviyormusun dedim. Beni sevdiğini bilsem seni bekliyeceğim. Hayır seni sevmiyorum dedi. Ben tekrar ettim beni seviyormusun diye iki kez daha. Üçüncü de kalbim bir çam gibi içimde parçalandı. Yoluma gittim. Şimdi ben onu tam unutmuşken o döndü. Beni seviyormuş. Hmm...Ne yapmalıyım? Bende ona gözlerinin içine bakıp üç kez Seni sevmiyorum mu demeliyim? Yoksa bu Tanrının adaleti olsa gerek... Ama dönmiyeceğim ona. Bu kalp camdan, kırıldı mı yapışmıyor öyle kolay!

Thursday, March 5, 2009

BİRŞEYLER EKSİK BU SABAH Yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Birşeyler eksik bu sabah. Çamaşırlarını asan kadınlar balkonlarda yok. Bu günlerde herşeye gülüyorum. Korku benim en iyi arkadaşım değil. Gülüyorum işte, yalanlara, açlığa, sefilliğie, yalnızlığa, çözümler bulmaya, sadece gülüyorum. Kendime de gülüyorum. Şu kısa hayatım da ben hep bir erkeğe sadık kalmışım. Aşk hakkında, gitmeler gelmeler hakkında, hep yazmışım iki dilde. Beni anlayasın diye. Yok ya bu havalar bir garip. Hep gri. Aşkım eğer dersen Barış, seni öldürüler bu dünya da. Birçok peygamber, Aşık, düşünür öldürülüyor. İnsanlar öldürmese alkol ya da uyuşturucu öldürüyor bu insanları. Ben sigara bile içmem. Boş ver pasif içiciyiz hepimiz zaten. İşte bizim Aşkımız da böyleydi. Sanırım senin burnun benim burnuma dokunup, seni içime çektim. Dudakların, dudaklarıma dokunmdan önceydi. Kalbim kan pompalıyordu ve kızıl saçımın altındaki şah damarım seni seviyorum diye atıyordu. Ben seni son sigara gibi içime çekmişim. İçimdesin yani. Artık bahane yok. Beni sürgüne yollamalrına hiç izin vermedim. Ben dışarda da içeride de hapishaneler bilirim Sana ne yazılmışsa anlamsız geliyor biliyorum. Ben bu kısa hayatı sana seni seviyorum demek için yaşadım. Bir gün Tanrının söz verdiği cenneti görsem de sen benim son sigaram olursun. Yine de bu şapkanın altında kulağımın arkasında şah damarım seni seviyorum diye atar!

Tuesday, March 3, 2009

ERKEKLER AŞKTA NE YAPAR? TİYO;)) Yazan Françeska (Francesca N O'Keefe)
Erkek düşmanı değilim. Bu yazımı tamamıyla kadın okurlarımın gözlerini açmak için yazıyorum....Ben de olayın bu kısmını yeni çaktım..Erkekler kadınların ruhunu bir fermuar gibi açmak için her türlü katekule oyun u oynar. Oyunculukları inanılmazdır. Bir erkek 3 yöntemle kadını yatağa atar 1- Acındırmak; Ailevi problemlerini anlatır. Size kendi Ailevi problemlerinizi bile unutturur. 2- Sizi sanki çok umrundaymış gibi sizi dinler. Wow!!!! Yani siz bu adam beni dinliyor zannedersiniz. Ama o kafasında sizi bir muz gibi soymuş ve daha birşey olmadan pozisyonlara sokmuştur. 3- Baktı ki bunların 2 si işe yaramaz size vaatler verir yanii boş sözler. Gururunuzu okşar. Ağlar. Timsah gözyaşalrını saatlerce döker. .Sen şöyle güzelsin böyle iyisin. Falan. Ama sonun da size şunu söyleyim bilsin ki size ulaştı. Bu sefer sizi beğenmez. Siz bu sizin için ağlayan, sizi saatlerce dinleyen, kendini acındıran adamın nasıl bir anda sizinle beraber olmak istemeyen bir tip haline geldiğini çözemessiniz ve bu kadında komplex bile yaratmaya başlar. Mesala sudan çıkmış balık gibi hep şu soru gelir aklınıza. Ben ne yapmıştım ya? Siz bahane ararken karşınızda ki Erkek size bahane yi çabuk bulur. Çünki Erkeklerin yüz de 75'i gönül orospusudur.Kendilerine güvenleri yoktur. Onlar hep beğenilmek egosuyla kadınları kendilerine Aşık ederler. Kadınların uzaktan yıkılan dünyasını seyretmek onlara sexuel boyutlarda bir haz verir. Bir de size kendisini unutturmamak için belirli zaman aralıklarında ortaya çıkıp. Aslında ben hep seni sevmiştim, senden sonra hiçkimseyle senle yaşadıklarımı yaşamadım diye sizi kandırmaya çalışır. Çünki %100 bütün erkekler, küçük erkektir. Bunun altında Anne güveni yatar. Babaları annelerini aşağlar aldatır zavallı kadın evde yemek yapar bekler ya Seda sayanın programını izleyerek. O sizden onu bekler. Ve tahammül gücünüzü hep test eder. Taki vatandaş yaşlanıp kuşu kalkmayıp iktidarsız olana kadar. İşte Erkek ömrünün sonbaharında Aşk yaşar. Anrtopoza yakın. 40 lı yaşlarında. Bizim gibi olurlar.
önemli olan bir kadın olarak bu oyunu bilip onlarla olan kısıtlı vaktinizin köküne kadar zevkini çıkartıp ilk kıça tekmeyi sizin atmanızdır. Bakın Aşk burda başlar. Kıça tekmeyi ilk kim yerse o Aşık olur....Neyse ben bunları söylemedim. Siz duymadınız!...;))) Ben onları çocuk görüyorum onların bizim sevgimize ihtiyaçları var. Erkekleri ben seviyorum. Çünki çocukları severim....Puaaaaaahhhhh;))))
YAVRUCUM POLİTİKA SANA GÖRE MESLEK DEĞİL! Yazan Françeska (Francesca N O'Keefe)
Aşk acaba bana göre meslek değil mi? Politakaya mı atılmalıyım? Savaşmadan sevişicek adam bulmak, zeki kadınsan zor. Erkekler konuşan kadını sevmez. Düşünen kadınıysa hiç. Çünki düşünen kadın onlara salakça konuşuyor gibi gelir. Hadi, hodri meydan miting meydanlarını futbol arenalarının ne kadar salakça muhabetlere tanık olduğumuzun hepimiz farkındayızdır. Erkekler küfür etmeden tezahürat ve politika yapamaz. Zaten Politika da bir çeşit tezahürat değil mi? Miting meydanları dosya ve don meselesiyle dolu. Ancak hala ekonmik krize çözüm yok. Belki buna çözüm her erkek 3 kadınla evlense çözülür. Evleri erkekler birleştirir masraf olmaz. Ne bileyim hep ben Türk milletinin gençliğinden, erkeğinden, kadınından umutluyum da. Bu gidişle biz Recep İvedik i bile Başbakan seçen bir millet olabiliriz ya bu korkutucu. Demokrasiye tamam da. Biz nasıl Demokrasileşme iddasıyla şeriatleşen ve terse hareket eden bir millet olduk? Onu çözemedim. Her neyse ben Aşk yapayım. Politika yapmayayım. Benim mesleğim Aşk. Ben bir sevgili arıyorum. Aklınız da olsun.... Kafamda resmini şöyle çizmiştim. Mavi Gözlü, benden uzun boylu en az iki lisan bilen kültürlü kadınlara saygısı olan, karizmatik. Sonra fark ettim Ben Atatürk gibi bir adam arıyorum. Adam gibi adam. Karşıma Atatürk gibi bir adam varsa çıksın. Evleniceğim onunla:))))))

Sunday, March 1, 2009

AYRILIK MEYVASI yazan: Françeska (Francesca N O'Keefe)
Bir çimento karıştıramayan, bir binanın temelini atamayan, bir kiremit nasıl dizilir bilmeyen, kişi nasıl Aşık olur ya? Ya da sevebilirmi ki dünyayı? Hiç yoksa bir çiçek dikmeyi öğrensinler! Sizi üzen samimi olmayan hayatınıza sizden faydalanmak için giren kişi bir çiçek dikmeyi bilirmiydi?.....Karanlıkta ufak bir ışığa doğru tünele girmişim gidiyorum. Bu tunelin sonunu ne zaman görüceğiz? Zamanı pazarlıyorum ruhumu satmayayım diye. Ortalık Kadın-Erkek, Gönül orospularıyla dolu. Pantolanlar çıkarılır, Ayakkabılar fırlatılır, çoraplar kaçar. Atılır çöpe L. barda Bebekte. Bu barda bir çift ayakkabı bile yok. Ne iştir bu ya?...
Ben yanlış yaptım galiba tamam 'O'nu da terk edelim! Benimle olmak için bana Çin settini sunsa da arkamı dönmeleyim samimi olmayan Aşıklara. Yazmaktan caymak, yaşamaktan caymak olmaz. Gündüzleri yok sayıp geceye evet demek lazım...Bu Aşkın rengini sığdırdığım kırmızı şarap kadehleri, bardakta durduğu gibi durmuyor ki. Bu Aşk zaten 90 dakikaya sığmazdı! Bunu ben de, ''O'' da biliyordu!:))
HAMAM DA KADINLAR NASIL BAYILIR? yazan: Françeska ( Francesca N O'Keefe)
Hmm heyecanlandınız değil mi? Şimdi erkek okurlarım Hamam sefamın pardon hamam da nasıl bayıldımın hikayesini dikkatle okurlar. Size başımdan geçen üç ilginç şeyi anlatacağım.
1- Alişya ve Pepito. Alişya kaniş bir köpekti ve terier cinsi Pepito ya deliler aşıktı. Ben küçükken Pepito ya kadınlar hamam da nasıl bayılır derlerdi Pepito yere atar kendini, yayılırdı sırt üstü. Alişya'ya karşı büyük Aşklarına en büyük engel sahipleriydi. Çünki sahipleri izin vermedi birleşmelerine. Cinsleri bozulmasın diye. Yani Aşklarının meyvasını göremeden gittiler bu dünya dan.
2- Hamama gittim sabah erkenden Beşiktaşta. Bana tam on senedir masaj ve kese yapan bir kadın vardır. Neyse yine içeri girdim Tarihi Hamama yorgunluk atmak amacıyla. Zavallı kadıncağız kalp kirizi geçirmiş kalbine chip takmışlar. Yorgun vucudunu zor taşıyor. Bu sefer ben ona yat aşağı sana masaj yapıcağım dedim. Yatırdım kadını hamam taşının üzerine. Başladım masaja. Senelerin haritasını gördüm üzüldüm. İşte ekmek parasını kazanmanın kendine yetebilmenin bedeli bu. Gözlerim den yaşlar süzüldü. Günde 8 saat ne zor iştir bu buharda.
3- Ekmek fırının karşısında sıcak ekmekleri kokladım buram buram. Tam karşıda mavi cennet Pando' nun bal kaymak yerini buldum. 2 yumurta tavada bal kaymak ve çayı mideme indirdim. Duvarlarına baktım. 1895'den beri açık bir yer. Sonra Pando'nun yüzüne baktım. Ekmek parası kazanmanın peşinde koşmanın ama çalmadan ama kırmadan ama işini iyi yaparak dürüst yaparak bu dünyada ki karşılığı bu kadar güzel bir yüze sahip olmaktır dedim içimden.
Beni birgün ''O'' bulursa, bulmuşsa ben O'na derim ki; Kanişle Terier karişsın, biz karışalım. Biz hamama mutlaka gidelim. Bir sabah Pando'nun yerinde Bulgar kaymağını yiyelim. ''O'' Elimi bırakmasın yeter.....Yeter ki O bana karar versin.. Aklı ben de kalsın!