Monday, May 4, 2009

AŞK HAZIRLIKLI KALPLERE UĞRAR yazan Francesca N O'Keefe@


Evet Aşk kalp hazır ve hazırlıklı olduğunda uğrar kalbinize. Bu günlerde kitap bitti içimden yazmak gelmiyor.. Bay X gitti. Bay Y yi hiç görmedim. Bir gece Bay X i Bebekte gördüm. Onun verdiği yüzüğünü fırlatıp denize attım. Sabah 7 sıralarında oraya döndüm yüzüğü bulmak için bilmediğim bir tekenin içine girdim belki oraya düşmüştür diye. Teknenin ismi Fako ydu. Ama içinde birşey yoktu. Kısmet..Yüzüğü attım çünkü o özgürsün dedi. Özgürsem ne luzmu var onun verdiği şeyi taşımaya? Son kez bir masada karşılıklı oturdum. Onunla oysa hep yan yana otururduk. Dedim, anlattım yok olmuyor. Olmuyacak. Ama fark ettim. O değişmişti. Eskisi gibi garsonlara kaba hitab etmiyordu. Ama biz ayrılırken onun nazik olmasının anlamı neydi ki?....Cuma gecesi 3 şeker adam ben yalnız Cumhuriyet meyhanesine gittik. Fark ettim Bay X in o çok sevdiği benimse tarzım olmayan ama giydiğim ayakkabılar ayağımı çok sıkmıştı. Ama çok. Çıkarttım o kırmızı yüksek topuk ayakkabıları gittim ve kendime spor ayakkabı aldım. Evet dedim işte bu artık ayağımı sıkan ayakkabılara hayır! 3 şeker adam ve ben 2 şişe rakı içtik..Ama bu nasıl içilirdi?...İçtik ve içtik...Yere düşmedim. Yalpalamadım. Onlar benden daha dik ti hayata. Birinci Şeker adamla yalnız kaldık. Bizim birden yan yana oturduğumuzu fark ettim. Şeker adam Ankaradan İstanbula gelmişti. Bir saniye ben içmeyeli çok olmuştu...İstiklal caddesinde o saate yürümeyeli de çok olmuştu. O spor ayakkabılar da kırmızı ve göz alıcıydı. Hayal Kahvesine gittik. Dans etmek için en ön safhalardaydık...Nasıl oldu da ben eğleniyordum? Ağlamıyordum..Pansuman mı yapıyordum? Şarkı Birgün belki hayattan, geçmişlerdeki günlerden diye başladı:))) Hayır ya ben birinci şeker çocukla deliler gibi 23 yaşımda ki gibi dans ediyordum. Ben asi küçük kızdım yine. Asi şeker çocuk ve ben sabah Taksimin en güzel manzarasını kral odasından ayaklarımızı uzatarak gayet sakin izledik. Bana seni seviyorum dedi.= Yok dedim. Aşk yok! Sen çok güzelsin dedi.= İdare ederim dedim!...Senin için Ankaradan geldim.= Yok dedim benim için gelme.! Seni tekrar görmek istiyorum.= Hayır dedim. Biz özgürüz. Ona dedim ki ben sadece özgürüm. Beni günde 2 kereden fazla arama. 2 kereden fazla sms çekme. Beni rahat bırak göbeğim açılırsa kapatma. Beni kıskanma. Birde boğuluyorum fazla öpme beni....!

Saturday, April 4, 2009


EN SON GÖRMEK İSTEDİKLERİMİZ yazan Francesca N. O'Keefe

Yaşarken kimi görmek istediğimizi bilemeyiz aslında. Son ana kadar. Hayatımızın son anında aslında kiminle olmak istediğimizi , ne yemek yemeyi sevdiğimizi, hangi filmi, hangi yüzleri görmek istediğimizi anca anlarız. Ben Bay X e hep derdim. O bana Aşk nedir bilmem dediğinde bende Bu hayattan giderken en son kimi görmek istersen, en son kimin yüzünü hatırlamak istersen sen ona Aşıksın derdim. Aşk herkezle , herşeye olabilir. Bu dünya, bu kuşlar, bu vızır vızır çalışma ruhu, sevişme ruhu, herşey olabilir. Bu günlerde yüz maskelerine takmış durumdayım. Yok çamur maskesi, yok salatalık maskesi, meyva aroma maskesi...Hani bilsem yüzüme faydası var salçadan maske yapıp yüzüme sürüp yatacağım. Ben nedense Bay X den ayrıldıktan sonra tadımı ,tuzumu ,biberimi kaybettim. Işığım söndü. Siz bilmessiniz onla ben ayrılmaz ikiliyiz. Onla ben bir yere gidelim oraya gökkuşağı doğar. Olay değişir. O beni hep mutlu eder. . Artık karşıma çıkan erkeklere tek yaptığım şey rajon kesmek. Anti Aşk rojonu bunlar. İstemiyorum. Taktiklerin hepsini ezberledim. 20 li yaşlardayken tanıştığım erkekler bana hep tatile çıkalım gibi yalanlarla kandırmaya çalışırlardı. 30 lu yaşlarımdaysa seni seviyorum. Hadi evlenelim çocuk yapalım la kandırmaya çalışıyorlar. Sanki evlilik ve çocuk doğurma makinasıyım ben, benim duygularım yok. ya tam 3 sene önce birinin evine yemek yapmaya gittim. Kızıyla annesiyle yemek yedim. Ama malesef adamı hiç görmedim. Çünki işi çıkmıştı. 3 sene sonra ara sıra bana mesaj atmaya başladı. Evlenelim çocuk yapalım diye. Ismarlama yani. Şaka gibi. Bir mafyacı sevgiliden kurtulmak için geliştirdiğim taktik mükemmeldi. Ona daha üçüncü günden annemle tanış dedim. O da yetmedi. Bir günde onu tam altı kez aradım. Daha Üçüncü günden adama başladım sormaya. Nerdesin? Kimlesin? Yeni geliştirdiğim Anti Aşk taktiklerinden biri bazısını bol bol yürütüyorum. Benim için diyorum erkeğin spotif olması çok önemli. Ben çok sportifim diyenler 10 km den sonra taksiye biniyorlar ve kayboluyorlar... Duyguların da bir rojonu var. Bazısı geliyor artık gülüyorum yok senin yanında güçlü erkeğe ihtiyacın var diyor gözümün önünde tuzlu kurabiyeleri döke saça yiyip yeni ektirdiği saçlarından dolayı kaşınan kellesini karşımda kaşıyor. Kaşısın. İlgilenmiyorum. Ulan Brad Pitt olsa ne yazar? Onunda rojonu bu ya. Yazık diyorum şu erkeklere. Çok kötü davranıyorum bazılarına. Hızımı alamıyorum. Nerdeyse benimle olmak ya da bir kadınla beraber olmak için hava da parende atanlar bile var. Ama yok bu kalp. Bu yürek bir tek Bay X'i istiyor.Bay X de atıyor. İstiyor da istiyor. Bay X 'in aklı karışmış. Aklı bir karış havada artık yazdıklarıma cevap veremiyor. Senle artık ne konuşuluyor ne yazılıyor diyor. Haklı ,haklı olmasına da. Ben kadın gibi kadınsam. Bu romanın sonu mutlu bitmeli. Rojon budur abicim. Çünki bu romanın da rojonu mutlu son. Ama herşeyden önce anladım ki. Bu yeni bulduğum çamur maskesiyle yanında rahat uyuyabiliceğim tek adam, adamım Bay X. Ah ulan Bay X yaktın beni. Düşünsenize Ya ben Rokfor peynir tadında olan Bay Y ile maskeyle uyusam. Ben uyurken yataktan kaçar. Önce barlarda başka kadınlara sarkar hızını alamaz Nişantaşında eski pavyon barın masasında içe içe uyuya kalırdı. Egzantirik Bay Z. Rutkay Aziz havalarında canım cicim diye rojon kesse de maskeli fantazi yapmaya kalkar yahu sen bu domates maskesiyle ne kadar da sexy oldun derdi, ve herşeye rağmen o sexy diz altına gelen siyah çoraplarını her ne olursa olsun kesinlikle çıkartmazdı! Tamam Bay X gitti. Ben koyunları sayıyorum ki artık uyuyacağım. Ama uyuyamıyorum. Artık içi boş kadın görülmekten de bıktım. Neyse şimdilik ölmeden önce görmek istediğim son yüz önce Annem sonra Bay X....Rojon kesiyorumda onu unutucam diye ya palavra gibi geliyor bana. Ah bir alıp beni kaçırsa. Çinde bile yaşarım onla ben..Bir Bay X=Bay Z olsa. Olmaz ki. Hikayenin ortasından giren herkez zannediyor ki ben Bay A dan Z ye geliyorum. Yok canım. Ben Bay X te başladım bu romana. Bay Z de bitiricem o kadar. ;)

Wednesday, April 1, 2009

KENDİME YALAN SÖYLEMEYE DEVAM EDİYORUM yazan Francesca N O'Keefe

Kelimelerim güzelmi? Ufak mı? Büyük şeylerimi anlatıyor bilmiyorum. Üzüldüm dünya da ne kadar çok seven varmış. Ne kadar çok yalnız aşık varmış. Bunu gören ne kadar az insan olmuş. Yoldan geçenler, aç insanı ,ağlayanı görmezler. Onların gidicek yerleri yapıcak çok işleri olur. Senin kalbinin acısını bir sen anlarsın. Senin kalbin sızlar birtek senin annen ağlar. Yağmurlar yağar. Gözyaşın akar. Kar yağar, için donar. Ha biri seni ısıtıcak anlıyacak diye beklersin. Beklersin ama o kapına gelmez. Sen onun kapısına gidersin ama o kapısını açmaz. Savrulup gidersin bir yaprak gibi incelerinsin. Toprağa kavuşur karışır dönersin. Ah aşık dostlarım size tek çarem yalnızlığınıza tek çarem zaman. Ve umut. Gönülleriniz de önce umudun çiçekleri yeşersin. Sizin içiniz deki hüzünün sebebi size herşey çok güzel olucak diyen olmamış. Ben diyorum o zaman. Herşey çok güzel olucak!
Böyle samimi satırları hep başkaları için yazdım ama hiç inanmadım. İnanamadım. Kendim kendime Bay Z yi yarattım. Bay Z nin tarifi şudur. Bay Z serseri ruhlu mavi gözlü uzun boylu düzgün vucutlu bakımlı temiz ve dürüst adamdır. Kendisine bakan sağlığına dikkat eden kendini salmamış bir erekektir. O içmesini adam gibi bilen bir erkektir . Sevimli hiçkimseden korkmayan serseri ruhludur. . Bazen Zorro gibi sempatik entrikacı ve zengin ama bunu insanların yüzüne vura vura göstermeyen bilgili ve zeki ukala tavırlar sergilemeyen biridir. Alçak gönüllüdür bu Bay Z. Bazen çıplak sadece siyah çoraplarını giyip balkonun da ki sardunyaları sulayacak kadar cesurdur. O bazen Cüneyt Arkın dır. Gerekirse Battal Gazi gibi binaların üstünden atlayabilir. O Thomas Crown gibi evin merdivenlerinde çılgıncana sevişebilir. Bay Z bir gece çakır keyif Beverly hills da Hilton Otelin havuzuna atlayabilir gayet rahat çıkıp o extra bornozlarından birine rahat girip etrafta bakan millete sempatik ağzının kenarından gülüp taş.......k geçebilir. Bay Z Demir Adamdır. Ülkeleri, kurtaran ilkeleri koruyan bir kahramandır o. O cesur Yürektir doğrunun yanında. O dokunulmazdır. Onun olduğu hayatın zor karelerinde o hep çok sabırlı bir adamdır. Onunla buluşacağımız ilk gün Bay Z ayaklarımı yerden bir öneriyle o kesicek. Hadi kalk gidiyoruz diyecek. Nereye dediğimde sorma deyip İstanbulu Kuş bakışıyla bana helikopterle gezdiricek. Ardından kapadokyanın üstünde balonla gezinti yaparken şampanya patlatabilicek biriydi. O benim gibi bir yerde durmayı sevmiyen haftanın 3 günü gezen 4günü çalışan biriydi. Bay Z bütün dinlere saygılıydı. Ona ben artık hiçbirşey öğretmek romantik olmayı öğretmek ya da nazik olmayı öğretmek ya da sağlıklı yaşamayı öğretmek zorunda değildim. Bay Z benden çok şey biliyordu. Bay Z mesela 4 dil biliyordu. O bana sabah yataktan kalkıp ince kaslı vucuduyla portakal suyumu elleriyle sıkıyordu. Yatağıma kadar getiriyordu. Ardından kapının arasına kurduğu demirden yapılmış barfix aletine yapışıyor orda şöyle saya saya 50 tane barfix çekiyordu. Sonra ben onu ağzım bir karış açık izlerken bu erkeklik abidesi bana açmısın diyordu. Evet sayın baylar ve bayanlar Bay Z bir erkeklik abidesiydi. O benim en sevdiğim tip. Bebek babasıydı. Bebekte parkta kızını omuzun da taşıyan. Yazın parmak arası terliği giyen kot pantolonu kalçasında bir mucizenin tuttuğu adamdı... Bay Z hem akıllı ve güçlü hem nazik bir adamdı. Yani Bay X+ Bay Y= Bay Z di. Bay Z, Bay X ve Bay Y nin evrim geçirmiş hali medeni erkekti. Bu medeniyete hazırlanmalıydım. Önce ciğerlerimi ve böbreklerimi nadasa bırakıp tatile çıkarttım. Kalbimde kulllanmadığım eşyaları dışarı attım. Sonra Hayatımı düzenlemek işlerimi düzeltmek için yola koyuldum çünki benim her başarım Bay Z ile daha çok beraber olucağım kendimize ait zaman demekti.

Tuesday, March 31, 2009

BIRAKSALAR BENİ BEN BÖYLE DAHA MUTLUYDUM GALİBA!...Yazan Francesca N O'Keefe

Galiba ben bu günden sonra önce sizi sonra kendimi şaşırtıcağım gibime geliyor. Neden bilmiyorum. Ben Bay Xi artık geri hiç istemiyorum. Bununla birlikte aman Bay Y, sayın bay Yıldırım kafa...Gittiği yerde kalsın asla bana geri dönmesin. Bay Z ye gelince; Sayın Bay Z nerdesin? ne yapıyorsun? aklın nerde bilmiyorum? Ama hala sardunyaları çıplak siyah çoraplarınla sulayıp, pembe pijama mı giyiyorsun? Öyle egzantirik, öyle çekici bir adamsın ki seni tanımadan biliyorum. Serserisin sen.. Ama korkak serseri değil. Sen yanım da yokken her gün dünaya da bir sürü kötü şeyler oluyor. Bay Z benim canım gün geçtikçe, yanıldıkça milleti sen zannettikçe acıyor. İçiyorum çünki şarabın, mantarını masa da hep açık unutuyorlar. Hepsini saklıyorum. Ah bir de yaz geldi. Hayatım da ki en mutlu Aşkım Bilmeni isterim ki Bay X di. Ben onu çok sevmiştim. Ama ..dim yani. Artık onu sevmiyorum. Merak etme! Bay Y, aklıma bazen geliyor ama , nedense onu hatırlıyınca artık ağzımda rokfor peynir tadı oluyor. Iyyyyy.....Bana birşeyler oldu. Ben Bay X in hep övünerek anlattığı ülkesine gittim geçenlerde. Önce Telaviv de bir otel odasına kapandım. Şu hiç sonu gelmeyen kitabımla cebelleştim. Cebelleşirken bir sürü şey geçti aklımdan. Yazarken hani gözden geçirilir ya , duygular. Terapi gibi geldi. Ben Aşk için Kudüse çıkıcam demiştim ya. Hehe yaramaz kızım ben, onu da yaptım. Sahiden Kudüse çıktım. Bay X in çok bahsettiği hoşgörü ülkesini gördüm. Surların bir tarafında araplar,museviler, bir tarafında hristiyanlar bir diğer tarafında müslümanlar vardı. Ben yayan bütün arka sokakları arşınladım. Çarşı yollarından Cami yollarına Cami yollarından Sinagoglara ordan kiliselere gittim. Hepsinin etrafın da bir daire çizdim şöyle ve yürüdüm. Hani yolda keşke karşıma tesadüf sen çıksaydın. Tıpkı benim karşıma Topağacında bir Akşam ani tesadüf çıktığın gibi. Ağlama duvarının önünde buldum kendimi. Tepeme her zaman ki gibi güvercinler kondu. Ortaköyde de yapıyorlar bunu bana. Ben eğitmedim bu güvercinleri, lütfen bana inan. Kafamı bir sağa bir sola çevirdim, sirkeledim. uçuştular havaya. Yanımda ,önümde, arkamda ağlıyan kadınlar vardı. Onlar bir an şaşkın bana baktı. Ben de onlara. Biz ne istiyorduk kuzum. Biz neden bu duvarın önün de ağlıyorduk. Ben ne istemiştim ki çok yanlıştı. Ben senin beni sevmeni istemiştim. Beni tercih edip benim le hayat kurmanı istemiştim. Aile olalım istemiştim. Ben de başladım ağlamaya....Ben de herkez isteklerimi Tanrıdan yazdım bir kağıda. Üff bu tam bana göre dilek dileme şekliydi yaz tahtaya al haftaya gibi...Ardından aşağı yürüyerek indim...Gökyüzüne baktım. İnanmıyacaksın ama Gökyüzü onun açık kahve rengindeydi. Rahatladım. Yine yürüyerek arkadaşlarımla buluşmaya dünyanın bütün ünlülülerinin kaldığı King David oteline gittim. Orda herkesin imzası vardı. Barda oturdum. Bir Gin ve Tonic söyledim. Güldüm. İşte salaklık budur dedim. İşte Aşk kadını budur. Ya Aşk adamı Bay X nerdeydi...? Ondan vazgeçtim ya Bay Z nerdeydi. Acaba ben bu Bay Z fikrinden de mi vaz geçiyordum? Bir an barın arkasından aynada kendi yüzüme baktım. Aman Tanrım ben kendimle Aşk yaşıyabilirdim. Bunlar tehlike çanlarıydı...Çanlar ah şu çanlar. Odama döndüm. Deniz manzaralı odama...Pencereleri dedim ya en son açık bırakmıştım. Ama gelen olmamış...Bıraksalar beni ben böyle daha mutluydum galiba......

Saturday, March 28, 2009

HOŞ GÖRÜ LAZIM, ACI SEÇİM GÜNÜN DE . Yazan Francesca N O'Keefe

Öncelikle ben Aşk hakkın da yazan kadın olarak bu acı seçim günün de hoş görürünüze sığınırak elimde olmayarak , ya da aynı inanç veya aynı idealler de koşmadığım halde, sayın Mühsin Yazıcıoğluna ve onun ailesine en içten baş sağlığı dileklerimi sunarım. Aynı inançlar veya politik düşünce de olmasak ta birbirimize verdiğimiz insani değer ailevi değerin dünyanın her yerin de bir taş parçası bile olsa değerli olacağı kanısındayım. Önce Tanrıdan kendisine rahmet sonra ailesine ve Türkiyede yaşıyan duyarlı insanlara bu acıyla baş etmek için sabır dilerim. Ama hepimiz gidenlerimizi doğru ve dürüst yaptıklarıyla hatırlamalıyız. Bu kıran kırana hayatta ve Aşk ta, yine kıran kırana bizim savaşımızdır. Acıyla tarif ediyorum ki bazılarımız bu savaşları malesef bu kutupta acımasız bir buz rüzgarında can verdi. Ama biz unutmamalıyız ki ve yine görmemezlikten gelmemeliyiz ki; biz bu buz adada mum gibi içine içine yavaş erimesini bilen millet de olsakta. Gözümüzün nuru değerlerimiz ve biz güçlü bir Türk millet olarak i, ya da Türkiyeyi seven milletiz.
Benim Aşk için yapaliceğim tek şey aşık olsam bütün organlarımı bağışlamaktır. Ya Bay Y acıdan başka ne bağışlıyabilir ki bu dünyaya merak ediyorum? Ruhlar, konsolos denilen kafalar var bu şehirde. Benim gözüm nuru bir tanem, Mahkemelerimizi kargalar bastı. Ülkem ,canım kötüye gidiyor. Annem ,anneannem ,Atam. Gitmem lazım ama takatim yok anam kusuruma bakma. Oy vermemiz lazımmış bu sabah! Muhtar da ismimizi önce kadınız sonra azınlığız diye asmayı ve yazmayı unutmuşlar. Güneş yerine florosan lambalar yaksa da, ben seni sevdiğim kadar, Sen beni, Senin beni sevdiğin kadar ben Vatanımı severim! Bilirsin gözümün nuru, yakında hem bebeği, hem bebek yapanları yasaklıyacaklar bu vatanda ona göre oyunu at.!

Wednesday, March 25, 2009

ELMAMI ISIRMA! Yazan Francesca Nina O'Keefe


ÖNSÖZÜM
33 yaşında hayatımda Aşk için birşeyler yapmayı ertelemiş. 21 yaşından beri annemin tavsiyesiyle Aşk’a kapımı kapatmıştım. Hayalim aslında Hollywood da bir star olmaktı. Evime vatanıma geri döndüm. Birden anladım ki evler, vatanlar , sevgililer birbirine karışmış. Ben hük diye bir yazar olmuştum. Ben edebi bir dilde yazmıyorum. Amacım bir edebiyat eseri, mucize bir kitap yazmak değil. Amacım basit cümlelerim ve karışık hayat hikayelerimle sizleri bazen felsefik bazen kolay maceralarıma konuk etmek. 33 yaşımda tek hayalim başarılı bir iş kadını olmaktı. Birgün İnternette yolum Aşk üzerine muhteşem bir kitap yazan bir arkadaşımla kesişti. O Aşktan ve beklentisiz bahsederken, ben bırak bunları diyordum. O an anladım ki. Tam bir sene hamburger yememiştim. Tatlı da yememmiştim. Sonsuz dietlerdeydim. Bir an da bu dietim sonsuz bir yaşam diyeti olduğuna karar verdim. Ve ben yaşam diyetimi önce Bay X için bozdum…. Sonra kalbim kırıldı bu sefer Bay Y için bozdum. Secret denilen bu felfesefeyi pratik ederken şunu anladım. Her başarıyı hayal ettiğim de o büyük evin havuzunda denize karşı havuza çıplak girdiğimde, hep kendimi yalnız hayal etmiştim. Ben bir ömürü yalnız hayal etmiştim. Restorantta oturuken Yanım da ki koltuk hep boş olmuştu, yatağımda dört değil iki yastık vardı….Yatakta hep ben yanımda yer ayırmamış ve sofraya Bay Z için bir tabak bile koymamışım. Dünyayı görmüşüm. Dünya kadar yer görmüşüm ama bir yolculuğu paylaşamamıştım. Bazen Aşk ta kadere inanmalısınız. Kader dediğimiz şey aslında tamamıyla zamanlama. Anladım ki hayatıma giren erkekler, benim bir ateş böceği gibi çırptığım kanatlarımın ardından gelmişler di ve ışığımı çalıp gittiler. Umutsuz bir aşık değilim. Aşk ta umut var. Ama ben zor beğenirim. Seçiciyim…
Şimdi size bu kitaptaki Aşk şifresini anlatayım. Her yeni gün bir tecrübe. Kısa derin notlarla Aşkın hatıra defteri var arka sayfalar da…. Umarım Bay X’i Bay Y’ yi ve Bay Z’ nin kim olduğunu benim yerime siz çözersiniz….En güzel Aşkların ve zamanlamaların sizinle olması dileğiyle…
EKONOMİCİ ARKADAŞ NEWSWEEK DERGİSİNDE KADINLARI.....yazan Francesca N O'Keefe
Ekonomici diyorum. Bu zat (kişi) Ekomist olucak kapasite de değil. Çünki küçük esnaf kafasıyla kos koca newsweek dergisinde ekonomik krizin suçunu biz kadınlara yüklemiş. Haha Güldüm....Onlara göre sebepler şunlar...Kadınlar erkeklerden daha yetenekliymiş iş bulurken. Çünkü Cv lerinde Meslekleri yanın da iyi arkadaş anne able kardeş gibi tanımlamalar varmış. Kriz dönemlerinde kadınlar daha soğuk kanlı oluyormuş. Biz kirize daha hazırlıklı giriyormuşuz. Çünki kendi yemeğimizi pişirebiliyor ve kendi pisliğimizi temizliyebiliyormuşuz. Bakınız teker teker büyük şirketler başlarında ki erkek CEO ları postalamış yerine kadın almış. İşin komik tarafı bazen ufacık bilgi bile cahil birine zarar verebilir. Tıpkı malesef bizim bakanlarımızdan biri gibi. İki dergi okuyup ekonomik krizi televizyonlar da çıkıp kadınlarımıza yükleyebilir. Size şunu diyebilirim. Evet haklısınız. Krizin sebebi erkekler ama daha kötüye götüren biz kadınlarız. Çünki biz kadınlara arka planda kalmak hem çocuk yapıp çalışmak canımıza tak etti. Zamanla isteklerimiz çoğaldı. Ama siz güçsüzleştiniz. Niye biliyormusunuz? Sharon Stone demiş. Evet biz kadınlar orgazm oluyormuş gibi bir ömür yapabiliriz. Ama siz erkekler hayatınız boyunca herşeyde ve herkeze yalan söylüyorsunuz. Belki kadınlar birgün erkeklere patronluk, dürüstlük sevgi aşk barış nasıl olur onu öğretir. Çünkü bütün savaşları siz çıkarttınız. Ekonomik kirizin nedeni erkeklerin aç gözlülüğü ve savaşımcı felsefesi...Bırakın kadınlar çalıssın biraz siz ve o bakan da dahil evde oturup ev işleri yapıp çocuk baksın. Bu da sene de 80. 000ytl ye eşittir. Çokta kötü maaş değil yani!

Friday, March 20, 2009

BAY Z yi Beklerken ! Yazan Francesca Nina O'Keefe (kısaca Françeska)
Umudumu kaybetmedim. Bay X ve Bay Y yi size uzun uzun kitapta kim olduklarını nasıl tanıştığımı anlatıcağım. Ama ben son yazdığım da ki gibi Bay Z nin peşindeyim. Belki o da beni arıyordur. Tel Aviv'e yalnız geldim. Burası işte biraz kızıl, biraz mavi bir yer. Burası benim gibi bir yer. Burayı sevdim. Ben ev diyebileceğim kafamı dinliyeceğim bir yer arıyorum. Bir ülke arıyorum. Beni yadırgamayan. Beni kim olduğum için seven, olduğum gibi kabullenen. Bir adam arıyorum kalbi bir ülke kadar büyük. Beni, kadınını, vatanını sevdiği gibi seven bir adam...Bay X Israel liydi. O derdi. Israel çok güzel ve rahat bir yer diye. Derdeki birgün eve dönsem. Özgürlüğüme. Aylık maaşım olsa. Çalışsam akşam eve gelsem. Bir parkta şortumla otursam. Aniden sen gelsen parka. Başka ne isterim ki ben...İnanmazdım. Herkez gibi burayı bende dışardan at gözlükleriyle değerlendirmiştim. Oysa burası güzel ve rahat ülke. Savaş sokaklarda yok. Sınırlarda var. Neyse Ben Bay X in ülkesindeyim. Bay X şu an yanımda olmak için can atardı. Havalanına gelince ona ilk neden Aşık olduğumu anladım. İlginç gelmişti bana. Onun ülkesi de beni sevdi. Ama hayatımda Bay X yok artık... Yarın ola hayrola...Hikayelere devam..Ondan ayrılmak ne kadar zormuş maresem...O benim ruh ikizimmiş. O bana dayanan tek adamdı. Ben huysuzum dur da biraz. Ben hep şikayet ederim. Aşk ta güvenmem adama kolay. Malümünüz çok kırıldım. Bay X birgün buraya dönüceğini söylerdi. Ben de hıhı derdim. Ama cesaretim yoktu onun için buraya gelmeye. Bay X burada değil. Ben yalnızım. Ondan ayrılmamız en doğrusuydu. Beni duyuyorsa ona şunu belirtmek isterim. Hayatıma girdiği ve bana yeni bir dünya tanımak ,onun doğduğu yeri tanımayı aklıma koyduğu için teşekkür ederim....Umarım Bay X Aşkı bulur. Umarım çok mutlu bir adam olur. Onun için kudüste dua edicem.Bay X Shabat Shalom ...Auvi...! את אהבת עולם שלי Ben O Parkta bekliyorum ama sen yoksun!

Thursday, March 19, 2009

Kapılar kapalıymış ama pencereler kırıkmış!.. Yazan Francesca N O'Keefe
Bir gece kapıları kapatmışlar. Birileri kenarından beyaz bir perde çekmiş. Korktum. Kapalı yerde kalamam. Hele kilitli yerde asla. Fark etmedim kapının penceresi kırıkmış. Benim gibi kapalı kalamayan biri kırmış. Kırmış kırmasına da. Neden kapının kilidini yaptırmamış? Bir cam taktırmamış?...Yoksa o da benim gibi odada kalmaktan mı korkuyor?. Bu yalnızlık güzelde. Yaş gelirse 50 ye. Beden yorulucak yalnız kalkmaktan. Hep kafa da baş ağrısı olucak ocak başı rakı muhabbetinden. Nedir bu ya? Bir yatakta iki değil dört yastık olmalı. İki yastığa dayanıp yatakta kitap okunabilmeli, kitap yazılabilmeli. Hani olurda iki yastık olursa Bay Z nin yastığını çalmak gerekebilir. Ya güzelim Bay Z yi buldukta yastıkların derdine düştük. Adım, Adım.... Bu kırılan camlar, kapalı kapılar. Hapis düşünceler. Kilitli kalmış kalpler. Bu nişantaşında ne kadar çok hırsız var...? Biri gelir büfe den bira çalar. Biri gelse anca benim kapımı çalar. Bazen sapıkça bir aşk fantezim bile var. Hani bazen diyorum şu Zorro gibi hırsız balkonumdan içeri girip eşya yerine kalbimi çalıp gitse..Bir o eksikti. Yazmıyorum ben bunları. Ama dayanamıyorum yazmadan. Yaz diyorlar ne yapayım? Yine de Bay X- i bıraktığımı Bay Y ile Aşk yaşamaktan bin pişman olduğumu inkar edemiyecem. Bay Y nin en güzel Aşk rojonu şuydu...; ''Bak güzelim şu kadarcık hayatta bu kadarcık mutluluk var. Aşkımızın kıymetini bilelim...''' derdi....Ah Bay Z Ah...Beni ne hala sokup millete madara ettin. Neyse haberin olsun. Gelirsen; Kapı kapalı ama pencereler kırık...Ona göre idmanlı gel. Ama evde yokum. Bir Kudüs'e gidip geliyorum...
YOLUN YARISINDAN GERİ DÖNÜLMEZ! yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe

Bu kitabın bu Aşkın kitabını burda kapatmalıyım. Son bölümden önceki son bölümdeyim. Tanrı istemezsse yaprak düşmez diye bir söz vardır. Yaprak düştü. Baharım geldi. Vicdanımın sesini dinledim. Senin için atan kalbi...Senin için ağlayan sızlanan bu yüreği öldürüp dirilttim. Şimdi..Bırak benim karekter analizimi, sana olan aşkımı, burdan başkaları yapsın. Ben, Bay X kim? Bay Y kim? Bay Z kim? Onu kitabımın son sayfasında onlarla nasıl tanıştığımı. Nasıl Aşkı bulduğumu sandığımı. Nasıl yanıldığımı anlatacağım. Yumuşak zamanlar bunlar. Her sonun bir mutlu başlangıcı var. Bay Z , Senin için yanlış yere atan bu can ne gündüzlere kıydı. Ne gecelerle kavga etti? Ne kadar iz aldı? Sen beni ateşe atmaya çalışırken...Kendini hırpalamışsın. Bebek sahilinde, bir gece parktan boğaza açılan kapıdan semaya çıktım. Sana baktım ordan. Sana O akşam hadi gel, gidelim demiştim. Hayır sen ,yarın söz, demiştin. Oysa ben senin lugatında ''yarın'' kelimesinin asla olduğunu bilmiyormuyum sandın? Parmak uçlarımdan tepeme bir sızı vardı ya. O geçti. Ben şikayet etmiyorum senden. Senden şikayet etmek Bay X' e ihanet olur Artık ben çok dışarı çıkmıyorum. Artık ben çok merak etmiyorum. Artık ben Bay X' le Küdüse yürüyorum. Kutsal Aşkların şehirine. Bay Y kim...? Bay Z Kim? Bir saniye güzelim anlatacağım. Arka sayfayı çevir. İlk Bay X'in sırası şimdi. Matematikte böyle bir denklem var. X+y=Z . Modern matematikmiş bunlar. İşte bizim aşklarımızın şehir kadınlarının Aşklarının Aşkı modern matematikle anlatılıyor...Yüzümü bir gece ansısızın tırmalayan, ciğerimi söküp çalan Vahşi kedi Bay Z. Son pişmanlık fayda etmez. Nihayet seni Tanrının adaletine , bensizliğime terk ediyorum. Yalanın dan bezmiştim. Gözlerim gördü. Kalbim hisetti. Elveda demek yerine sana diyicek sözüm yok. duydum ki Yüce Tanrı sana sırtını çevirmiş. Kara kışlarına ortak değilim ya. Çok mutluyum.
Diyar diyar gezmeye Aşkların buluştuğu yere Kudüse gidiyorum. Bay X le yürüme vakti geldi. Çayım demlendi. Kuzum Bay X hadi gidelim. Artık bu yerde bizim dünyamıza yer yok. Hadi senin bildiğin yoldan gidelim. Bir gece hatırlıyormusun? Elini tutmuştum. Bebek parkta yürüken yağmur habersiz yağdı üstümüze. Yürürdük usulca. Bir ara o benim çok sevdiğim güderi ayakkabılarımla çimlerin içine daldık. Çimler çamur, çelep ayakkabım saplandı çamura. Elini bıraktım. Ben geri dönmek istiyorum beni çamurlardan niye götürüyorsun diye kızmıştım sana,hatırladın mı? Sende elimi kaptın. Güldün bana. Dedin ki. Arkamıza baktın. Bana arkamızı gösterdin. Sonra önümüze baktın. Bak yarı yoldayız. Yarı yoldan geri dönmek olmaz. Sabır et dedin. Sen her kestirmeyi bilen, sen! Tutuyorum elinden. Net. Ben net olamayı severim bilirsin. Geriye dönmek yok. Sen bana kestirme yolları , yeni Nişantaşında öğreten, evimin arka balkonun baktığı yeri, bana yeni keşif ettiren sen. Aman gözümün nuru. Auvim. Benim elimi bırakma. Düşerim kalırım bu sefer.. Güçsüzüm..! Hiç anlamazsın....!



YAĞ
MURDA AĞLAYAN ADAMA Yazan Francesca N O'Keefe

Ağladığımın belli olmadığı tek an yağmurda ağladığım gündü.
Gözyaşalarımı dilek diye, şimşek tuttu...
Gözlerini çattı...
Sana bir sır.
Bu kadar kuvvetsiz sanmıştın sen bu yüreği ya...
Gitmeyi ertelemedi.
Yoluna çıkanı ezmedi
İncitmedi...
kaldırımlara sen düşmüşsün benim yerime duydum ki...
elinden tutan olmamış
Kara kaplı defterlerin baş sayfasına adını yazmışlar.
Geldin kapıma yalvarıyorsun bu yağmurlarda
Ağlıyorsun.
Ama hiç belli olmuyorki.
Oysa ben ne güneşli günlere küsmüş ağlamıştım.
Şimdi sıra sende.
Ben acımıyorum
ama Tanrı sana hiç acımıyor.

Friday, March 13, 2009

BAZEN KALP GÖRSEDE GÖZLER İNKAR EDER yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bazen kalp görse de gözler inkar ediyor. Sevmek güzel ama sevilmek daha doğru önce. Seni sevemeyen, bu gökyüzünü , bu şehiri, bu ülkeyi sevemez..Bazen en büyük ihanetleri insanlar kendilerine yapar. Aşkı savunurum. Aşık olabileni savunurum. Kalbine kötü tohum eken, kötü tohum biçer. Onu savunamam. Doğruluktan yana olmak , doğru olmak demek değil. Ama iki yol da doğru yola çıkabilir. Geldiğimiz gibi gitmesini , bileceğiz şerefimizle. Bu önemli! onurlu bir hayat yaşamayı, onursuz nefes almaya tercih ederim. Sayın Bay Z Kalbim gördü senin yamuk bir adam olduğunu ama gözlerim inkar etti. Unutuldun sen. Sana en güzel cezam bu. Sana en büyük emanetim senin kendi pişmanlığın. Pişman olduğunu biliyorum. Ama istemiyorum. Bu ak yolda, kara kaplı adamlara yer yok... Ben Bay Y den vazgeçtim. Ben Bay Z yi unuttum. Ben bay X den kaçmayı bırakıyorum. Bu ya inceldiği yerden kopucak ya da gittiği yere kadar gider. Hayat bir seyahat değilmi? Bu seyehatte ayakta kalan son adam Bay X olucak. Belki Bay X size Aşkımızı anlatacak benden sonra. Ben Bay X gelicek biliyorum yorulmadan bekliyorum. Bu ruhun, bu bedenin, kızılllığın sebebi O'nun olmaya hazır bu dünyaya yeniden gelmiş olmam. Soluksuzluğum, savunduğumuz tek fikir Aşk olmalı. Ve birgün beraber yapıcağımız çocuk....
EBRU yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bu sabah gokyüzünde pervane olmuş bir melek var. İçimden geldi ona yazmak. Ebru. Gözümüzün nurunu bir sabah evinde birileri canına kıymış. Eskiden bu İstanbulda, Türkiye de kapımızı kilitlemez balkonumuz açık yazın kilima kullanmazdık. Susalım mı bu sabah? Duymasınlar mı Ebru' yu?.... Artık televizyonlarda adam öldürmeyi öyle ballandıra ballandıra anlatıyorlar ki? İyi izlerseniz adam nasıl öldürülür, saklanır gibi methotlar bulabilirsiniz. Bu ilk doğum günü, Ebru yok. Ebru doğum gününü sizlerle kutluyamıyacak. Onun Annesi, babası ,yalnız arkadaşları onu unutmuyacak. Özgür seçim yapmanın bedeli bu olmamalı. Biz susmamalıyız. Ebru transexuelmiş. Ne fark eder? Kime ne? Ama o da bir kadın. Çünki o kadın olmayı seçen cesur bir kadın. O bizden biri. Onun için şimdi gözlerinizi iki saniye kapatın saygı için...Cesur kadınım Ebru bu satırlar sana. Sen bizim sessizliğimizin, eksiklikliğimizin sembolüsün! Seni şimdi ancak sen bu dünyadan giderken tanımak istemezdim. Parmak uçlarından ben tutsam. Ölüm rüzgarına takılıp gitmesen. İşte ben öylesine ufak bir yazarım. Dünyayı değiştirebilicek gücüm yok. Ama sana senin çok güzel cennetini yazıcağım. İçeri girdiğinde çok güzel bir ışık var kapıda. Huzurla girebileceğin bu kapının arkasında seni gülen ve seni seven yüzler ve olduğun gibi kabul eden insanlar var. Onlar sana kadın erkek diye bakmıyor. Ben beceriksiz bir yazarım ama sana çok güzel bir Aşk çizdim cennette. Bak bu yazımı sende okuyorsun. Artık sen mutlu ol. Seni unutmayan seni seven arkadaşların arkanda.. Birgün bizde yanına geliceğiz. Çünki iyiler hep aynı yerde buluşur..Ebrum yattığın yerde toprağın bol, yolun cennet olsun!....
AŞKI ONDA BULDUĞUMU SANMIŞIM Yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Gönlümün sultanı canım. Ben!.. Aşkı onda bulduğunu sanmışsın sen. Aşk ucuz romanların samandan yapılmış yaprakları değil. Bu arayışın bu özlemin bu bakışın anlamı şu. X den Zye giderken. Ayakkabı gibi birilerini bu kalbe uydurmaya çalıştık. Yorulduk. Konuşmadık. Anlatmadık derdimizi, kapandık içimize. Aldatıldık, aldandık. Dostlar sağolsun!.Canım Ş...M geldi. Simit getirdi çayımızı içtik. Kızdık darıldık birbirimize. Ama sarıldık ayrılırken. Gönlünün kepenklerini yanlış insanlara kapat artık dedi. Haklıydı kız. Ben yoruldum dedi insanları değiştirmeye çalışmaktan. Senin melek kanatlarının tozları eksilicek uçamıyacaksın. Ama biz yalnız kalmadık. Yürüdük..
Yakında gidiceğiz başka ülkere. Dinlerin buluştuğu yere.... Biri yakalıyacak eteklerimizden. O biri doğru olucak bırakmıyacak mutluluk yakamızı. Ben yollardayım. Yollar beni çağırıyor. Gitme vakti geldi. Bu çay demlendi.. Bu kitabın zor ve güzel bir sonu var. Gözümün nuru, Ben. Sakın üzülme. Sen bale yapmasını bilmessin ama gerektiğinde dimdik bir balerin gibi bu dünyayla dans etmesini bilirsin. Z ye az kalmış gibime geliyor. Ama daha Y deyiz. Sabretmek lazım....Baharın ilk ağaçlarda açan çiçeklerini gördüm...Az kaldı mutluluğa 5 dakika var....Sabret...Bu kışın baharı içini ısıtıcak. Mutluluk dediğin şey o kadar kolay ki. Paylaşınca anlayacaksın!

Thursday, March 12, 2009

BU BOLÜMÜ YAZMAK O KADAR ZOR Kİ? Yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bu bölümü yazmak inanın çok zor. Ama size örnek olsun diye yazmama sebep olan Mavi gözlü adam hakkında size yazmam lazım....Bir zamanlar evlenip aile kurmaya kadar karar verdiğim ve durup dururken beni Amerika da terk eden adam....Uzun süre Aşk'a karşı umudumu yitirip kalbimi parçalayan adam. Dün değil evvelsi gün laf, biriyle ondan açılmıştı. O nun hakkında konuştuğum arkadaşıma dedim ki umarım O sevgilisiyle çok mutludur bir daha asla bana dönmez. Dün tesadüf beni aradı. Gel konuşalım dedi. Yanında bir kız bir erkek arkadaşı daha vardı. Bebek te ki o barda mandalina ağacının yanına oturdum. O benimle konuşurken gözlerimin içine bakamıyordu. O sırada mandalina ağacından bir yaprak üzerime düştü. Önce bana sırnaşıp sulanmaya kalktı. Bende arkadaşız dedim. Herzaman, o kadar. Bu sefer yanında ki kıza sırnaştı. Onunla öpüşüp koklaştı. Masa altından. Ben de ne o kendinle mi oynuyorsun masa altından maymun gibi dedim? Evet bu ağır bir kelimeydi. O an onun ne kadar büyük Gönül oraspusu olduğunu anladım. Ona ben eve gidiyorum dedim. O da dur ben seni bırakırım dedi. Arkadaşlarıyla arabaya bindik. Onu ne kadar sevmiş ona ne kadar güvenmiştim bir zamanlar oysa. Farketmedim ayağımın altında torba varmış. Arkadaşlarımı otele bırakalım ilk dedi . Unkapanın da durdu. Benden ayağımın altında ki torbayı istedi. Ben ne olduğumu nerde olduğumu anlamadım. Bir anda ona lütfen ben eve gitmek istiyorum dedim. Beni ilerde taksi durağına at dedim. Arabaya bindi. Bana bağırdı. Sertleşti. İngilizce ona yanında ki insanlardan ve kötü alışkanlık ve arkadaşlardan kurtulmasını söyledim. Kurtulduğunda beni ara dedim. Ben arabadan indim boynuma yapıştı. Beni korkutmak istedi. Bende pis pis güldüm. Beni öldürmene gerek kalmadı ben zaten öldüm dedim. Seni böyle görmek ölümden betermiş. Bu bahsettiğim kişi iyi bir aile çoçuğu ilk okul arkadaşım. Ailem ailesini tanıyor. İngiltere de okumuş. İnanamadım. Sabah kalktım. Yine çayımı yudumluyorum. Yaşadığım samimi hiç birşeyden utanmıyorum. Bu samimiyetsiz adamdan utandığım kadar. Koca bir kitabın büyük bölümünü bu adama nasıl yazarım ben? Ben nasıl böyle bir hataya düşerim? Ağlamıyorum..Ağlamıyacam...İzi bende saklı kalsın......!
X DEN SONRA, Z DEN ÖNCE yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bu bir kitap olsun. Sanırım malesef son bölümleri bu kitabın. Çünki son bölümleri bence kitap tan okumanız beni daha mutlu edicek.
X den sonra Z den önce, Bay Y var. Hani derler ya prensle tanışmak için çok kurbağ öpmek lazım diye. İtiraf ediyorum. Evet ben çok kurbağ öptüm . Puahhhhh:))) Ama hiçbiri prense dönmedi. Asıl mesele zaten bir kurbağ yı prense döndürmek değil. Bu işin püf noktası bir prensi öpmek te. Yoksa kurbağları öper öper durursunuz. Kurbağ öptüğünüzle kalırsınız. Sizde kurbağlaşabilirsiniz. Bay Y diyor ki; Mutlu olmak için mutsuz olduğunuz şeylere hep dışardan bir pencereden bakın. Bay Y, neden bir sevgilisi olmadığını bana şöyle anlattı. Tırnak için de şöyle deyip beni başından atmadı. '' Ben bir tek birine bağlanmak istemiyorum gencim kafama göre takılmak istiyorum'' demedi. Bay Y dedi ki; Benim tam istediğim gibi biri yok! Hep birşeyler eksik oluyor. İnsanları istediğim biri gibi yapmak için uğraşmak bence boşa vakit harcamak. Strese giriyorum öyle olunca...O yüzden Ben de herkezle birşey paylaşıyorum. Herkez den birşey öğreniyorum. Böyle mutluyum. Başkalarına pozitiflik veriyorum. Mesela Bay Y nin hiç stresi yokmuş. O stres olmuyormuş. Çünki o hayatı mutlu olmak, mutlu etmek yaşıyormuş. Onu bunu bilmem de. Şu mantar soslu tavuğu çok merak ediyorum.
YETER Kİ GÖNÜLLERİN SARDUNYALARI KIRILMASIN! yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Bu dünya da annemin çok güzel bir sözü var. Annem derki herkez kalbinin ekmeğini yermiş. Doğrudur. Ben ilişkilerimi yoğun yaşayan ve sadık olmayı seven tek eşli yaşamı tercih eden biriyim. Bazen karşımdakiler böyle olmuyor. Bazı şeylerin değerini bilmek lazım. Hepimiz için öyleymiş gibi yapmak kolay olabilir bazen. Ama ben öyleymiş gibi yapmıyorum. Hiç yapmam. Şu kadarlık kısa bir hayatta herkez mutlu olmaya güzel şeyler yaşamaya layık. Ben yukarılarda da bulundum. Aşağlardada bulundum.. Bir arkadaş olarak size şu sözü veriyorum. Nişantaşında birgün oturduğum sokağın ismi benim ismim olucak. Umarım o gün o sokak ta yürürsünüz. O zaman fark ediceksin ki öyle de olsa ben gökyüzüne sahip olamam. Gökyüzü hepimizin. Dün fuara Tüyapa gittim. Kendi halimde şu çözemediğim telefonumla uğraşıyordum. Hani bütün numaraları sildiğim. Fuar otobüsünde bir kadın yanıma oturdu ve durup duruken size bir hikaye anlatıcam bunu birgün birilerine anlatırsınız dedi.
Kadın beni tanımıyor ve yazdığımı bilmiyordu ama başladı anlatmaya. Beylerbeyinde komşusu hafize hanım hep balkonunda sıra sıra sardunya yetiştirimiş. Bir gün çocuklar top oynarken yanlıştıkla saksıda ki sardunyayı kırmış. Çocuklar özür dilemek için Hafize hanımın kapısını çalmış Hafize hanım kapıyı açmamış. Ardından çocuklar eve gidip annesine bu olayı akşam anlatmış. Ertesi günü anneleri Hafize hanımın kapısını çalmış kadın kapıyı açmış. Demiş ki; Hafize hanım bizim çocuklar sizin saksıda ki sardunyaları kırmış. Kapınızı çalmış ama açmamışsınız demiş. Bana rengini söyleyin size aynısının kökünü getireyim demiş. Hafize hanım demiş ki; Biliyorum evet geldiler kapımı çaldılar evdeydim ama kapımı açmadım demiş. Demiş ki; Çünki çocukları üzmek istemedim!
Dün sabah garip birşey oldu. Balkonuma iki kumru kondu, anladım ki beni birileri düşündü:)))))

Sunday, March 8, 2009

ERKEKLER DE İNSANDIR! Yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Son günlerde erkeklerin üstüne çok geldiğimin farkına şöyle vardım. Dün önce boğaz da Paşa Bahçe İskele restorantta balık yedim. Çok tavsiye ediyorum. Oraya tesadüf bir Tarih ve Felsefe profesör ü gelimişti. Adam hiç evlenmemiş hayatını bilgiye adamış bir adamdı. Çok okuyan çok bilir diye birşey yok. Ama bazen böyle insanlarla sohbet beyin jimnastiği gibi olabilir. O yüzden Üniversitede ki hocalarla gidin sohbet edin. Ayrıca her ne kadar üniversiteye girmek sınavlı da olsa isterseniz Üniversite de ders dinlemek serbersttir. Yani Üniversite de öğrenmek istiyene kapı açıktır. Her neyse... Bu adam la yalan ve vicdanı tartıştık...O sıra da bana ayak üstü şunu dedi. Çoğu insanın aklıyla kalbi aynı yerde değil. Vicdan vucut kelimesinden gelirmiş. Yani bir insan aklıyla kalbini birarada bir bütün yaptığı gün vicdanıyla tanışır. Bu konu ağır bir konu olayı dağıtıyorum. Cumartesi akşamı felsefe saat 10 dan sonra yapılmaz diye ordan sayın düşünürden izin istiyerek ayrıldım. 5 kişilik yarış arabası gibi egsozu patlak ses çıkartan mavi bir araba da 7 kişi Avrupa yakasına geçtik.... Yedinci kişinin vicdan ve terbiye problemleri olduğunda kanyonun önünde arabadan attık. 6 kişi kaldık. Mecidiyeköyde arabayı park ettiler. Metroya binme derdiyle. Vazgeçtik taksiye bindik. Beni bay Y aradı. Galatasaray da güzel manzaralı teras mekanda Bay Y ile buluştuk....
..Bundan tam iki sene önce ortaköy de midye dolma kaçamaklarımın birinde. ortaya serdiğim biberleri yerken ayran içerken Bay Y ile tanışmıştım. Kafam iyiydi sonra kokoreçe daldım. O vakit ağzımın suları akıyor iştahla yerken ayranı yudumlamıştım. Bay Y bana bakarken cool halimi bozmadım. Ağzımdan ayranlar taştı. Bay Y yüzümde ki ayranı sildi. Benim ağzım bir karış açık kaldı. Bir erkek insan olabilirse bu kadar olurdu. Ben kaçtım. Taksiye atlayıp. O zaman Bay Y 21 yaşındaydı. Bay Y şimdi 23 yaşında.. Neyse 1,5 sene bekledi o kadar beni görmeye. Ben Bay Y ile Galatasaraydan bir gece yarısı elinden tutup yürüdüm. Adımlarımız çok senkrondu. Onun elinin avucunun arkasından başparmamağını tutmama izin verdi. Bana dediki ben Taksimi sevmem. Bak mesala şuan üç can taşıyorum. Aaah o niye dedim? Bir ben iki sen. Beni dövseler seni kaçırsalar ben ne yaparım? Şaka gibi. Bende beni kaçırıcak kadar salak değiller dedim. Olsun seni burada korumam zor dedi. Taxiye atladık. Adama Beşiktaş evlendirme dairesine lütfen dedi. Pardon dedim? Yok ben orda oturuyorum dedi. İyi de ben orda oturmuyorum. İlk beni Nişantaşına atarsınız dedim. Bay Y konuşmaya başladı. Taksiden indik. Yürüdük Nişantaşında. Konumuz Kadın erkekti. Yanımıza önce dilenciler geldi. Onlara para verdik. Ardından köpekler geldi. Ardından kediler. Komedi gibi bize sırnaştılar. Lafımızı bir köpek bile kesti anlıyacağınız.. Her önemli şey söylediğinde durdu ve gözlerimin içine baktı. Gözbebeğinde kendimi gördüm. Bana Kadın erkek ayırmamak lazım. Erkeklerde insandır Kadınlar da insandır biz insanız dedi. Erkekler korkak olur genelde. Kadınları kırmak istemekleri için bol bol yalan söylerler. Empati yaptım yol boyu şu erkeklerle. Onu can kulağıya dinledim. Kadınlar fazla dürüst erkeği sevmez dedi. Nezaket dediğimiz şey iyi yalan söyleme sanatıdır. Ben de ona bir kadın 30 una gelince Aşkta süpriz hissini kaybediyor ve olamıyor dedim. Artık erkeklerin yaptıkları kalpte yer ediyor. Kadın Aşk arzusunu kaybediyor. O da bana benim gibi erkeklerde var dedi. O sıra da topağacı yokuşundan Nişantaşından yukarı çıkmıştık. Ay pırıl pırıl tepemiz de parlıyordu. Bana sen mantar soslu tavuk severmisin? Sana mantar soslu tavuk yapayım mı? Dedi.. Rejimdeyim! dedim. O zaman Dvd seyredelim mi? dedi. Bizim zamanımız da pul kolesiyonları ve para koleksiyonları vardı. Şimdi korsan DVD yüzünden bu evde DVD izleme muhabbetine döndü. dedim. Kendine bir güvenle güldü. Tamam o zaman gelecekte DVD izleriz. Haklsın belkide DVD izleyip mantar soslu tavuk yemek için çok erken dedi. Bu sefer ben güldüm.. Kapıma kadar geldi. Annem bekliyor beni iyi geceler dedim. Bu sabah gökyüzünde hoş bir eda var. Galiba Nişantaşına birşeyler oldu :))))))

Saturday, March 7, 2009

O SANA BİRGÜN DÖNEBİLİR yazan (Françeska) Francesca N. O'Keefe
Bu kısım Bay x le ilgili.....Nereye gittiğimizi bileceğiz. x+y=z dir çünki...
O sana birgün dönecek ama sen onu çoktan unutmuş olucaksın....Bu dünya çok garip bir yer. Annemin karnından çıktığımdan beri ilk nefes alışlarımdan itibaren bu dünya çok garip bir yer geliyor bana. Bu Aşk yolculuğunu başlatan aslında başkasıydı. Ama o beni seçmedi. Bende arkamı dönmüş gitmiştim.
Yeni birinin yani bay Y nin hayatıma girmesine izin vermiştim. . Ama hep nedense eksik buldum birşeyleri. Tam birini 24 saat hayatımda istemedim belki de. Asıl bu olay şöyle başladı. Ben bu x vatandaşa Aşık olunca onun peşinden ta Amerika dan İstanbul'a gelmiştim. Maresem bu adamın kurulu düzeni varmış maresem bu adam beni kendi hayatımdan beni çıkartırken çok bencilmiş. Maresem biz ikili delilikmişiz. Şokta bir gece Anneme masaj yapıyordum. Elim kaydı şaka gibi duvara kafamı tosladım feci. Ölüyorum sanmıştım. Bir kan aktı anlatamam. Burnumun bu kadar kanadığını hiç hatırlamıyorum Anneme döndüm. Baktım kadın korktu. Ben kadın için korktum. Ona dönüp birdaha fırsatım olmaz diye Seni çok seviyorum ve O nu çok seviyorum Anne dedim. Sonra banyoya koştum. Soğuk suya tuttum kafamı 10 dk. Yaşadım birşey olmadı.. Ama o gece O sevdiğim adamın yanımda olmıyacak olması canımı çok acıttı. Ertesi günü yaşlı bir kadın Beşiktaş ta yere yığılmıştı. Yüzü kanıyordu. Kimse kollarından tutup kaldırmadı. Kadının koluna girdim. Aldım evine kadar götürdüm. Bana hep beni kızım bekliyor dedi. Bir gittim ki kızı ne oldu? Bizim hiç kimsemiz yok diye kapıda ağlamaya başladı. Kendimi gördüm biran. Bu adamla olmanın bedeli ağır dedim. Bedeli yalnızlık dedim. O na bunu gözlerimde yaşlarla bir gece araba da anlattım. Ona bu haksızlık dedim. Benim senden başka bu Aşktan başka hiçbirşeyim yok. Bizim inançlarımız, uymaz. Aile olamayız. Ben gidiyorum. Gözlerine baktım. Beni seviyormusun dedim. Beni sevdiğini bilsem seni bekliyeceğim. Hayır seni sevmiyorum dedi. Ben tekrar ettim beni seviyormusun diye iki kez daha. Üçüncü de kalbim bir çam gibi içimde parçalandı. Yoluma gittim. Şimdi ben onu tam unutmuşken o döndü. Beni seviyormuş. Hmm...Ne yapmalıyım? Bende ona gözlerinin içine bakıp üç kez Seni sevmiyorum mu demeliyim? Yoksa bu Tanrının adaleti olsa gerek... Ama dönmiyeceğim ona. Bu kalp camdan, kırıldı mı yapışmıyor öyle kolay!

Thursday, March 5, 2009

BİRŞEYLER EKSİK BU SABAH Yazan (Françeska) Francesca N O'Keefe
Birşeyler eksik bu sabah. Çamaşırlarını asan kadınlar balkonlarda yok. Bu günlerde herşeye gülüyorum. Korku benim en iyi arkadaşım değil. Gülüyorum işte, yalanlara, açlığa, sefilliğie, yalnızlığa, çözümler bulmaya, sadece gülüyorum. Kendime de gülüyorum. Şu kısa hayatım da ben hep bir erkeğe sadık kalmışım. Aşk hakkında, gitmeler gelmeler hakkında, hep yazmışım iki dilde. Beni anlayasın diye. Yok ya bu havalar bir garip. Hep gri. Aşkım eğer dersen Barış, seni öldürüler bu dünya da. Birçok peygamber, Aşık, düşünür öldürülüyor. İnsanlar öldürmese alkol ya da uyuşturucu öldürüyor bu insanları. Ben sigara bile içmem. Boş ver pasif içiciyiz hepimiz zaten. İşte bizim Aşkımız da böyleydi. Sanırım senin burnun benim burnuma dokunup, seni içime çektim. Dudakların, dudaklarıma dokunmdan önceydi. Kalbim kan pompalıyordu ve kızıl saçımın altındaki şah damarım seni seviyorum diye atıyordu. Ben seni son sigara gibi içime çekmişim. İçimdesin yani. Artık bahane yok. Beni sürgüne yollamalrına hiç izin vermedim. Ben dışarda da içeride de hapishaneler bilirim Sana ne yazılmışsa anlamsız geliyor biliyorum. Ben bu kısa hayatı sana seni seviyorum demek için yaşadım. Bir gün Tanrının söz verdiği cenneti görsem de sen benim son sigaram olursun. Yine de bu şapkanın altında kulağımın arkasında şah damarım seni seviyorum diye atar!

Tuesday, March 3, 2009

ERKEKLER AŞKTA NE YAPAR? TİYO;)) Yazan Françeska (Francesca N O'Keefe)
Erkek düşmanı değilim. Bu yazımı tamamıyla kadın okurlarımın gözlerini açmak için yazıyorum....Ben de olayın bu kısmını yeni çaktım..Erkekler kadınların ruhunu bir fermuar gibi açmak için her türlü katekule oyun u oynar. Oyunculukları inanılmazdır. Bir erkek 3 yöntemle kadını yatağa atar 1- Acındırmak; Ailevi problemlerini anlatır. Size kendi Ailevi problemlerinizi bile unutturur. 2- Sizi sanki çok umrundaymış gibi sizi dinler. Wow!!!! Yani siz bu adam beni dinliyor zannedersiniz. Ama o kafasında sizi bir muz gibi soymuş ve daha birşey olmadan pozisyonlara sokmuştur. 3- Baktı ki bunların 2 si işe yaramaz size vaatler verir yanii boş sözler. Gururunuzu okşar. Ağlar. Timsah gözyaşalrını saatlerce döker. .Sen şöyle güzelsin böyle iyisin. Falan. Ama sonun da size şunu söyleyim bilsin ki size ulaştı. Bu sefer sizi beğenmez. Siz bu sizin için ağlayan, sizi saatlerce dinleyen, kendini acındıran adamın nasıl bir anda sizinle beraber olmak istemeyen bir tip haline geldiğini çözemessiniz ve bu kadında komplex bile yaratmaya başlar. Mesala sudan çıkmış balık gibi hep şu soru gelir aklınıza. Ben ne yapmıştım ya? Siz bahane ararken karşınızda ki Erkek size bahane yi çabuk bulur. Çünki Erkeklerin yüz de 75'i gönül orospusudur.Kendilerine güvenleri yoktur. Onlar hep beğenilmek egosuyla kadınları kendilerine Aşık ederler. Kadınların uzaktan yıkılan dünyasını seyretmek onlara sexuel boyutlarda bir haz verir. Bir de size kendisini unutturmamak için belirli zaman aralıklarında ortaya çıkıp. Aslında ben hep seni sevmiştim, senden sonra hiçkimseyle senle yaşadıklarımı yaşamadım diye sizi kandırmaya çalışır. Çünki %100 bütün erkekler, küçük erkektir. Bunun altında Anne güveni yatar. Babaları annelerini aşağlar aldatır zavallı kadın evde yemek yapar bekler ya Seda sayanın programını izleyerek. O sizden onu bekler. Ve tahammül gücünüzü hep test eder. Taki vatandaş yaşlanıp kuşu kalkmayıp iktidarsız olana kadar. İşte Erkek ömrünün sonbaharında Aşk yaşar. Anrtopoza yakın. 40 lı yaşlarında. Bizim gibi olurlar.
önemli olan bir kadın olarak bu oyunu bilip onlarla olan kısıtlı vaktinizin köküne kadar zevkini çıkartıp ilk kıça tekmeyi sizin atmanızdır. Bakın Aşk burda başlar. Kıça tekmeyi ilk kim yerse o Aşık olur....Neyse ben bunları söylemedim. Siz duymadınız!...;))) Ben onları çocuk görüyorum onların bizim sevgimize ihtiyaçları var. Erkekleri ben seviyorum. Çünki çocukları severim....Puaaaaaahhhhh;))))
YAVRUCUM POLİTİKA SANA GÖRE MESLEK DEĞİL! Yazan Françeska (Francesca N O'Keefe)
Aşk acaba bana göre meslek değil mi? Politakaya mı atılmalıyım? Savaşmadan sevişicek adam bulmak, zeki kadınsan zor. Erkekler konuşan kadını sevmez. Düşünen kadınıysa hiç. Çünki düşünen kadın onlara salakça konuşuyor gibi gelir. Hadi, hodri meydan miting meydanlarını futbol arenalarının ne kadar salakça muhabetlere tanık olduğumuzun hepimiz farkındayızdır. Erkekler küfür etmeden tezahürat ve politika yapamaz. Zaten Politika da bir çeşit tezahürat değil mi? Miting meydanları dosya ve don meselesiyle dolu. Ancak hala ekonmik krize çözüm yok. Belki buna çözüm her erkek 3 kadınla evlense çözülür. Evleri erkekler birleştirir masraf olmaz. Ne bileyim hep ben Türk milletinin gençliğinden, erkeğinden, kadınından umutluyum da. Bu gidişle biz Recep İvedik i bile Başbakan seçen bir millet olabiliriz ya bu korkutucu. Demokrasiye tamam da. Biz nasıl Demokrasileşme iddasıyla şeriatleşen ve terse hareket eden bir millet olduk? Onu çözemedim. Her neyse ben Aşk yapayım. Politika yapmayayım. Benim mesleğim Aşk. Ben bir sevgili arıyorum. Aklınız da olsun.... Kafamda resmini şöyle çizmiştim. Mavi Gözlü, benden uzun boylu en az iki lisan bilen kültürlü kadınlara saygısı olan, karizmatik. Sonra fark ettim Ben Atatürk gibi bir adam arıyorum. Adam gibi adam. Karşıma Atatürk gibi bir adam varsa çıksın. Evleniceğim onunla:))))))

Sunday, March 1, 2009

AYRILIK MEYVASI yazan: Françeska (Francesca N O'Keefe)
Bir çimento karıştıramayan, bir binanın temelini atamayan, bir kiremit nasıl dizilir bilmeyen, kişi nasıl Aşık olur ya? Ya da sevebilirmi ki dünyayı? Hiç yoksa bir çiçek dikmeyi öğrensinler! Sizi üzen samimi olmayan hayatınıza sizden faydalanmak için giren kişi bir çiçek dikmeyi bilirmiydi?.....Karanlıkta ufak bir ışığa doğru tünele girmişim gidiyorum. Bu tunelin sonunu ne zaman görüceğiz? Zamanı pazarlıyorum ruhumu satmayayım diye. Ortalık Kadın-Erkek, Gönül orospularıyla dolu. Pantolanlar çıkarılır, Ayakkabılar fırlatılır, çoraplar kaçar. Atılır çöpe L. barda Bebekte. Bu barda bir çift ayakkabı bile yok. Ne iştir bu ya?...
Ben yanlış yaptım galiba tamam 'O'nu da terk edelim! Benimle olmak için bana Çin settini sunsa da arkamı dönmeleyim samimi olmayan Aşıklara. Yazmaktan caymak, yaşamaktan caymak olmaz. Gündüzleri yok sayıp geceye evet demek lazım...Bu Aşkın rengini sığdırdığım kırmızı şarap kadehleri, bardakta durduğu gibi durmuyor ki. Bu Aşk zaten 90 dakikaya sığmazdı! Bunu ben de, ''O'' da biliyordu!:))
HAMAM DA KADINLAR NASIL BAYILIR? yazan: Françeska ( Francesca N O'Keefe)
Hmm heyecanlandınız değil mi? Şimdi erkek okurlarım Hamam sefamın pardon hamam da nasıl bayıldımın hikayesini dikkatle okurlar. Size başımdan geçen üç ilginç şeyi anlatacağım.
1- Alişya ve Pepito. Alişya kaniş bir köpekti ve terier cinsi Pepito ya deliler aşıktı. Ben küçükken Pepito ya kadınlar hamam da nasıl bayılır derlerdi Pepito yere atar kendini, yayılırdı sırt üstü. Alişya'ya karşı büyük Aşklarına en büyük engel sahipleriydi. Çünki sahipleri izin vermedi birleşmelerine. Cinsleri bozulmasın diye. Yani Aşklarının meyvasını göremeden gittiler bu dünya dan.
2- Hamama gittim sabah erkenden Beşiktaşta. Bana tam on senedir masaj ve kese yapan bir kadın vardır. Neyse yine içeri girdim Tarihi Hamama yorgunluk atmak amacıyla. Zavallı kadıncağız kalp kirizi geçirmiş kalbine chip takmışlar. Yorgun vucudunu zor taşıyor. Bu sefer ben ona yat aşağı sana masaj yapıcağım dedim. Yatırdım kadını hamam taşının üzerine. Başladım masaja. Senelerin haritasını gördüm üzüldüm. İşte ekmek parasını kazanmanın kendine yetebilmenin bedeli bu. Gözlerim den yaşlar süzüldü. Günde 8 saat ne zor iştir bu buharda.
3- Ekmek fırının karşısında sıcak ekmekleri kokladım buram buram. Tam karşıda mavi cennet Pando' nun bal kaymak yerini buldum. 2 yumurta tavada bal kaymak ve çayı mideme indirdim. Duvarlarına baktım. 1895'den beri açık bir yer. Sonra Pando'nun yüzüne baktım. Ekmek parası kazanmanın peşinde koşmanın ama çalmadan ama kırmadan ama işini iyi yaparak dürüst yaparak bu dünyada ki karşılığı bu kadar güzel bir yüze sahip olmaktır dedim içimden.
Beni birgün ''O'' bulursa, bulmuşsa ben O'na derim ki; Kanişle Terier karişsın, biz karışalım. Biz hamama mutlaka gidelim. Bir sabah Pando'nun yerinde Bulgar kaymağını yiyelim. ''O'' Elimi bırakmasın yeter.....Yeter ki O bana karar versin.. Aklı ben de kalsın!

Friday, February 27, 2009

ONA DOĞRU yazan Françeska (Francesca N O'Keefe)
O'na doğru bir yol var O senin sevdiğin adam değil. O seni hakeden seni karşılıklı seven biri. Sabırsızlık etmemelisin. Son nefesin de bile Ona Aşık olsan yine 1-0 öndesin....Bunların, bu hayatına gelenlerin ve gidenlerin hepsi hikaye. Bazıları bir nebze tenin, kokunun, Güneş'in, Ay'ın, bir Tren Garından yapılan seyahatlerin, sıcak yeni fırından çıkmış ekmeğin değerini bilmiyor. Bazıları ayrılmayı, bazıları terk etmeyi, bazıları severken seviyormuş gibi yapmayı ve yine bazıları sadece sevişmeyi ama bağlanmamayı o kadar çok seviyor ki...Güzelim, okuyanım. O kadar güzel bir gökyüzü var ki. Onun güzelliğini seni üzmeye çalışanların kara bulutuyla kaplamak anlamsız. Göç et sana yararsız sevgisiz yüreklerden. Seni seven yürekte kalmaya Onun olmaya git. Ben Ona geldim. Onun yüreğine serdim yüreğimi. Onun ayaklarının altına değil. Ama hep acaba yine mi yanlış yaptım? diyorum. Ben senden belki de daha çok korkuyorum. Ama bu sabah eşyalarımı birileri benden izinsiz yerlerini değiştirmiş. İzinsiz alıyorlar herşeyi. Bana sordunuz mu benimle sevişirken ben ne isterim?...Ben pozisyonlardan çok sevilmek derdindeyim. Ben terk edilmekten çok bırakılmamak derdindeyim. Bu Tufan alıp götürürken beni, ben, beni kollarımdan saçlarımdan yakalayıp , bana sım sıkı sarılan, benim yüreğime Aşık bir adamın derdindeyim. O nun derdindeyim. O nerde? Bilmiyorum....Ama birgün gelirse O hoş gelicek ve sefa getiricek:)))))))
BİZİ SEVEN DE OLUR PAŞAM SİZ MERAK ETMEYİN..! yazan Francesca N O'Keefe (Françeska)
Gelen Ağam giden Ağam diye bir söz vardır. Halk arasında bu bazen giden Paşam gelen Paşam diye kullanılır. Tabii başka şekilde de kullanılır. Onu yazımın sonunda belirteceğim.Yani doğru söze ne denir? Bence bizler bir Aşk için bir ömür geçirmemeliyiz. Madem biz sevebiliyoruz gidenler bizi sevemiyor. Biz sevmeye devam edelim. Bu dünya ancak böyle adam olur. Belki bizi bizim kadar seven, ya da bizi bizden çok seven birileri olur. İnanamıyacaksınız ex aşkım hayatıma girdiğinde 90 ların popunu çok dinlemiştim. Ne magandalıktır bu ya diyorum şimdi. O giderken utanmasam Kenny G. ve Ayten Alpman dinliyordum. Tamam siz Kenny G. (Bu G niye vardır bilmem kimse de yerini bilmiyormuş zaten) O kadar da kötü bir sanatçı değil deseniz de, ben kendimi onu dinlerken hep ya dişçi koltuğun da, ya da Jinekologta hissetmişimdir. Ayten Alpman a sözümüz yok. Ama sizde takdir edersiniz ki ikisi bir arada iyi bir karışım değil. Herneyse şimdi o aklımdan tamamıyla çıkmış olsa gerek ki bu sabah ıslık çalarak uyandım. Çigan müzikleri dinliyorum. Ciganka Je Malena yı tavsiye ederim. Dün bir konser dinlemeye gittim. Altarnetif Rock. Herkes ağlamaklı bir şarkıya odaktı. Şarkı şöyleydi '' Uzay da ki toz bulutları do, re ,mi'' Şaka değil belki bu şarkı zamanın ilersindeydi. Ben çok geri de kalmıştım. Herkez tabii Aşık olunca farklı müzik dinliyor. Ben bu günlerde o aklımdan çıkarken, Yürekten Duman dinliyorum. Eleni Vitali ile dinleyip sirtaki yapıyorum. Sonun da anladım ki. Bu atasözünü karıştırıp kullananlar da varmış. Yani Giden Ağam...Gelen Paşam...!:)))))

Derin Not: Resim de ki bu hareket italya da iyi şanslar demektir.
Ben politika da Aşk olmayınca yazmayı sevmem. Umarım bu gelecek seçimler Aşk dolu geçer. Politikacılar birbirlerine vatana, millete ve sevdiklerine Aşk larını itiraf ederler. Ve sevgililer gününü de ulusal tatil ilan ederler:))))
LÜTFEN UNUTMAYIN! yazan Françeska (Francesca N O'Keefe)
Yarın sevdiğinizin kollarında gülümseyerek uyanmayı unutmayın.
Ufak şeyleri fark edin bir yağmur tanesini bile. Hiçkimseyi kırmayın. Kırdıklarınızın gönlünü alın. Çok para değil, rahat yaşamayı isteyin. Çok yemek yemeği değil, midenizin alıcağı kadar yemek yiyin. Yürüyün güneşe doğru. Geri dönün arkanıza güneşi alarak. Sevmekten korkmayın. İhanet edenden korkun. Kendinizden başka hiçkimseye yalan söylememeye dikkat edin. Yoldaki çukurlara yürürken ve araba kullanırken dikkat edin. Sizin kalbinizi değil zamanınızı ruhunuzu vucudunuzu çalandan kaçının. Kuş besleyin. Balıklara yem verin. Gökyüzünden gökkuşağının sonundan size kızıl saçlı biri göz kırpmış. Ona inanın. Herşey güzel olucak!......

MIZIKÇI
Kış güneş'iyle yaz güneş'inin Ada vapurauna yansıdığı nokta farklıdır. Ama Kadıköy’de vapur, ucuna kıvırır güneşi. Yine ters yöne düşer. İstanbul boğazı kadar güzel gerdanlı kadın azdır. Yine seninle geldiğim, seninle çıktığımız Aya Yorgi yokuşuna. Bu sefer yalnız çıktım. Çaktırma! Artık seninle gezdiğimiz yerleri yalnız gezmeyi seviyorum. Sanki ben artık sen de takılı değilim artık. Bu günlerde bana çok Aşk mektupları geliyor. Bir senden ne rüzgar esiyor, ne yağmur yağıyor, ne kar yağıyor bana. Saklıyorum yüreğimi gizli bir kutuda. Aman bu sefer de kırmasınlar. Kepenkleri kapattım Aşk’a. Yeniden güçlü başlamak için hayata. Bizi bitirmek gerekmiş. Sen bize kıydın ama şu yaralı gönlüm senden kopamıyor. El vermiyor. Bak bana bir ses ver ben gidiyorum. Kırlangıçları, yolları , trenleri takip ediyorum. Kelebekler uçuşuyor gözlerimin önünde. On yaşın da bir kız çocuğu gibi koşturuyorum mutluluğun arkasından. Yerlere kapaklanıp düşüyorum. Burnumu sildim. Kan akmış gömleğimin koluna, sinmiş lekesi. Gözüm daldı galiba kelebeklerin ardından. Gelmezssen gelme. Mızıkçı, ben gidiyorum!

Thursday, February 26, 2009

Nişantaşının en gizli en güzel evinde oturduğuma karar verdim. Evin önüyle arkası arasın da çok fark var. Yani önüne baksanız önde metrepol şehir hayatı arkadaysa hazine var. Büyük ağaçlıkların olduğu Tenis kortunun olduğu bir görüntü ama tamamıyla bir tesadüf. Bu evin salonundan odama geldiğimde uzun bir koridordan sonra resmen kültür şoku yaşıyorum. Ön tarafımız kedilerle dolu. Bir kilo ciğeri paylaşamıyorlar. Arka tarafımız da Martılar ve Kargalar var. Onlar da bahçeyi paylaşamıyor. Gülüceksniz ama Hayvanat bahçesi gibi. Şişli belediyesi iyi çalışıyor. Zaten sevgililer gününde aldığım tek çiçek Mustafa Sarıgülden gelen sarı çiçekti. Ona da Annem talip oldu. Neyse Annemin oyu ona. Benden de bir oy ona:))))) Kime oy verirsek verelim ama oy verelim. Her neyse aklıma bu sabah çayımı yapıp yazmaya oturduğumda şu geldi. Çocukken babam araba kullanırken arka koltukta kuzenlerim ben ve iki erkek kardeşim oturuken (benim üç erkek kardeşim var buarada) ben pencereden ağzımla buhar yapardım cama ve kalp yapardım. O kalpin hep bir tarafına ismimin baş harfini yazardım. Diğer tarafı boş olurdu. Bu sabah nefes aldım derin arka odanın penceresini buharladım ve bir kalp çizip hem benim adımın baş harfini hem de yeni birinin baş harfini ekledim.Hep ben kelebeklerin ardından koştum ama ilk defa benim üzerime bir kelebek kondu. O beni seçti. Kalbi çizdim de çizmesine cama ama oku unutmuşum...!:)))))