Friday, February 27, 2009


MIZIKÇI
Kış güneş'iyle yaz güneş'inin Ada vapurauna yansıdığı nokta farklıdır. Ama Kadıköy’de vapur, ucuna kıvırır güneşi. Yine ters yöne düşer. İstanbul boğazı kadar güzel gerdanlı kadın azdır. Yine seninle geldiğim, seninle çıktığımız Aya Yorgi yokuşuna. Bu sefer yalnız çıktım. Çaktırma! Artık seninle gezdiğimiz yerleri yalnız gezmeyi seviyorum. Sanki ben artık sen de takılı değilim artık. Bu günlerde bana çok Aşk mektupları geliyor. Bir senden ne rüzgar esiyor, ne yağmur yağıyor, ne kar yağıyor bana. Saklıyorum yüreğimi gizli bir kutuda. Aman bu sefer de kırmasınlar. Kepenkleri kapattım Aşk’a. Yeniden güçlü başlamak için hayata. Bizi bitirmek gerekmiş. Sen bize kıydın ama şu yaralı gönlüm senden kopamıyor. El vermiyor. Bak bana bir ses ver ben gidiyorum. Kırlangıçları, yolları , trenleri takip ediyorum. Kelebekler uçuşuyor gözlerimin önünde. On yaşın da bir kız çocuğu gibi koşturuyorum mutluluğun arkasından. Yerlere kapaklanıp düşüyorum. Burnumu sildim. Kan akmış gömleğimin koluna, sinmiş lekesi. Gözüm daldı galiba kelebeklerin ardından. Gelmezssen gelme. Mızıkçı, ben gidiyorum!

No comments:

Post a Comment